Amerika'da 16 ay sonra yapılacak seçimlerde Demokratlar kazanacak, bugünkü yönetim devrilecek gibi duruyor. Bunun Türkiye için ne ifade ettiğini anlamak için önce bugünkü yönetimin Türkiye'ye nasıl baktığını kavramak gerekir. Vaşington'daki dostlarımızla yaptığımız görüşmeler bu konularda yeteri kadar ipucu veriyor.
Amerika ve AKP
Bugünkü Bush yönetimi, öyle anlaşılıyor ki, Türkiye'de iş başında bulunan, mevcut konumunu 22 Temmuz seçimleriyle perçinlemiş ve yerel yönetim seçimlerinde daha da kuvvetlendireceği görülen AKP yönetiminin meşruiyetine, demokratik pozisyonuna karşı bir hayli dikkatli bir saygı içinde. Nisanda gerçekleşen askeri hamlenin karşısına çıkmadığı artık açıkça belli olan yönetim bugünkü durumu savunmak ihtiyacını hissediyor. Buna mukabil bu savunma açık bir destek anlamına gelmiyor. Yönetimin, o anlama gelecek bir tavır takınmaktan kaçındığı da gözle görülebiliyor. Bizim taraf ne der bilmiyoruz ama şu sıralarda Vaşington'da bulunan başbakana Amerikan yönetimiyle bir görüşme 'ayarlanmaması' o dikkatli, mesafeli desteğin bir ifadesi olarak okunuyor, ilgili çevrelerde.
Ordu, AKP ve Amerika
Türkiye'de şu sıralarda sürdürülen tartışmalar, türban konusundaki hassasiyetler, anayasa konusundaki tedirginlikler, Gül'ün cumhurbaşkanlığı sürecinde yaşanan çekişmeler, TÜSİAD açıklamaları belli ki, orada bir yankı bulmuş. Bu, akla, hemen, orduAKP ilişkisini getiriyor. O konuda Amerika devlet merkezinde dinlediğimiz tüm uzman ve yetkililerin söylediği şey aynı kapıya çıkıyor: Sam Amca ordudan gelecek her türlü tepkiye sonuna kadar kapalı. Bir yetkili, Amerika'nın 28 Şubat'ı da 27 Nisan'ı da derece derece desteklemiş olabileceğini ama bugün bu yaklaşımından bütünüyle uzaklaştığını söylüyor. Bu, AKP'ye olmaktan çok demokratik meşruiyete verilmiş bir destek!
Amerika ile ilişkiler iyileşir mi?
Bunun ötesinde AmerikaTürkiye arasında 'dibe vurmuş' olan ilişkilerin düzeltileceği konusunda kimse iyimser değil. İkili ilişkilerin yoluna girmesi belli konularda sağlanacak iyileşmeye bağlı. Onların neler olduğu da belli: Irak, İran, İsrail, PKK meselesi. Ne var ki, İran konusunda Türkiye'nin geri adım atmayacağı ortada. Irak konusu belirsizliğini koruyor. Türkiye'de bu konuda askerle hükümet arasında cereyan eden ilişkilerin muğlaklığı dışarıda da tedirgin bir biçimde izleniyor. İsrail konusunda kafalar daha da karışık. Amerikalılar AKP yönetiminin "derinde" antiİsrail olmasa bile İsrail'e karşı çok mesafeli olan tutumlarının farkında. Öte yandan Meşal ziyareti mesela hiç unutulmamış. Nihayet PKK konusunda Amerika bugüne kadar hiçbir şey yapmayarak, hiçbir adım atmayarak bu ilişkileri düzeltmeye çalışan yetkilileri çıldırtmış durumda ki, bunun mevcut TürkAmerikan ilişkilerine nasıl yansıdığı malum. Bu şartlar altında mevcut yönetimle Türkiye arasında ilişkileri düzeltmek için fazla bir manevra alanı yok.
Ya yönetim değişirse
Bu, yönetimin yukarıdaki dört temel konuda alacağı tavra bağlı. Orası öyle ama kimse bu konularda Amerika'nın çok keskin dönüşler yapacağını beklemiyor. ABD, ne artık tam bir bataklığa dönmüş ve yakasını nasıl kurtaracağını acı acı düşündüğü Irak'tan bir çırpıda çekilecek, ne İran konusundaki anlayışından vazgeçecek ne İsrail'le olan ilişkisini değiştirecek. Belki sadece PKK konusunda bazı jestlerde bulunacak. O da belli şartlara bağlı olacak. Hiç şüphesiz Amerikan politikası Demokratlarla birlikte klasik rasyonelpragmatikfonksiyonel çizgisine rücu edecek ve daha 'insancıl' olacak ama bu konularda da dramatik dönüşler beklemek doğru değil.
İşin daha beteri Ermeni soykırımı konusunda dinamikler tasarının Senato'dan geçeceği yolunda ki, bu çıktığı andan itibaren kıyametin kopacağı besbelli. Kısacası işler daha bu yönetim değişmeden hem de olumsuz yönde daha da karışacak.
İşte böyle!