Anayasa tartışmaları var diye siyasal hayatımızın diğer önemli sorunlarını görmezden gelmenin anlamı yok. Bunlardan bir tanesi geçenlerde yaşandı. 9 Eylül günü CHP'nin kuruluş yıldönümüydü; o gün hem Baykal hem Mustafa Sarıgül birer gösteri düzenledi. Bizatihi bu iki gösteri, gösterdikleri ve içerdikleri, CHP'nin niçin konu edilmesi gerektiğini açıklayabilir.
CHP'nin oy koalisyonu
Bugüne dek söylenenlerden daha fazla ne söylenebilir CHP hakkında? Gerçekten de bu parti hakkında temel tanımlar yapıldı. Son seçimlerden hareket edilirse CHP büyük bir siyaset makinesi olmasına karşın işlevini tamamlamış bir partidir denebilir. Türkiye'nin bence çok ciddi bir sorunu olan muhalefet boşluğunun yarattığı etkinin yanı sıra, CHP, 1995'ten beri sürdürdüğü (ama artık aşılan) laikanti laik, modernşeriatçı kutuplaşması içinde, ordunun ve kurulu düzenin de desteğini arkasına alarak % 20'lerde bir oy oranına erişti. Bu, şimdiki koşullar devam ettikçe daha fazlası mümkün olmayan bir oy oranıdır. Sorun da orada başlıyor.
CHP bu oyu bir koalisyonla aldı. Üst gelir dilimlerinin yani sermayenin Anadolutaşra korkusuyla 'konvansiyonel' merkeziyetçi ideoloji yanlılarıdır koalisyonun kanatları. Tüm o milliyetçi söylem, AB karşıtlığı, bürokratik destek bu olgunun yan unsurlarıdır. Vahim olanı, solum diyen bir partinin soldan oy aldığını belirten bir göstergeye sahip olmayışımız. Türkiye'nin ve CHP'nin dramı da bu noktada başlıyor. Dram şu.
Eski bir ilerici...
CHP, 1923-1931 arasında burjuva demokratik devrimini gerçekleştiren, bu nedenle ilerici bir partidir. Daha sonra totaliter bir kapanma sürecine girer. Bu kısıtlamayı 1959'da aşmaya başlar ve süreç 1972'ye kadar devam eder. 1972-1980 arasında CHP bütün yalpalamalarına rağmen nispeten sol bir partidir.
1993'te yeniden açılan, Baykal yönetimindeki CHP bu mirası reddetmiştir. Toplumsal dönüşümü algılayamadığı için yeniden kendi içine kapanmış, dar ideoloji ve dar yönetim partisi olmuştur. Oysa o sırada yeni şeyler söyleyen siyasal oluşumlar güncel ilerici konumuna yerleştiğinden CHP'ye kala kala tarihsel ilerici rolü ve nostaljisi kalmıştır. Kim ne derse desin bu niteliğiyle de CHP sağa kaymıştır. Oysa bugün AKP bütün toplumsal destek alan partiler gibi ideolojik/teorik olmasa da popüler/popülist solun özelliklerine sahiptir. Cemaatçiliği, dayanışmacılığı, sözel sosyal adalet vurgusu onu bu konuma yerleştirmiştir.
İnce hastalık: lümpenleşme
CHP, tüm içine kapanan ve kendisini kendisi olarak sürdürmek isteyen siyasal örgütler gibi bu sürecin sonunda öncelikle lümpenleşmiştir. Bunun nedeni ideolojisiz bir örgüt olmasıdır. O zaman geriye çıkar ilişkileri kalmıştır. Bu, ideolojik olarak dönüştüremediği (AKP onu da başarmıştır) lümpen taban, 1989 yerel seçimlerinden sonra eski SHP'ye bulaşmış, oradan CHP'ye sıçramış bir hastalıktır ve olanca öldürücülüğüyle ilerlemektedir. 9 Eylül günü Anıtkabir'de Baykal'ın etrafını saran grupla Mustafa Sarıgül'ün etrafındaki grubun tepkileri ve görüntüsü bu gerçeğin görselleşmesidir. O kadar ki, ideolojikprogramatik hiçbir boyutu bulunmayan, bir reel dönüştürümü öngörmeyen Sarıgül'ün sadece mevcudiyeti bile o lümpen kültürün somutlaşmasıdır. O 9 madde de ancak insanı güldürmeye yarar.
Bundan sonra CHP ne yapabilir
Bu sorunun yanıtı, "CHP olarak hiçbir şey"dir. Bu iş bitmiştir. Yeni bir sol onun dışında örgütlenmek ve nihayet onu teslim almak zorundadır. Ama hassas nokta o solun gerçek anlamda sol olmasıdır. Öyle liberalsosyal sentez veya muhafazakardemokrat sentez değil! Türkiye bu sol hamleye ölümcül bir ihtiyaç duyuyor. AKP muhafazakar bir partidir. Her şeyi ondan beklemek olanaksızdır. İkincisi, AKP'nin Türkiye'sinde her şey güllük gülistanlık olmadığı gibi bu ülkenin ancak sol bir kültürle çözülmeyi bekleyen yığınla sorunu bulunuyor.
Tek kanatlı kuşun uçtuğu nerede görülmüş?