İstanbul Teknik Üniversitesi Senatosu tarafından Netaş CEO'su Müjdat Altay'a, Türkiye'nin elektronik ve bilgi teknolojilerine yaptığı katkılara ithafen 'fahri doktora' unvanı verildiğini öğrenince, içimden bu unvan için daha isabetli bir isim olamazdı diye düşündüm.
Altay'ı CEO koltuğuna oturduğu günden bu yana izliyorum. Defalarca röportaj yaptım ve Türkiye'nin gençlerine olan güvenine, umuduna, bu ülkeye katma değer yaratmak için gösterdiği çabaya ve de aldığı güzel sonuçlara defalarca tanık oldum.
Önceki gün gazeteci arkadaşlarımla birlikte Müjdat Altay ile online toplantıda bir araya geldiğimizde, 1981 yılında işe başladığı Netaş'ta hayata geçirdiği projeleri dinlerken, Türkiye'nin teknoloji tarihine de tanıklık etmiş olduk aslında. "Biz ülke sınırları içinde üretmeliyiz. Ülke dışından da belirli şeyleri getirmeli ve bunu dengede tutmalıyız" diyen Altay'ı pandemi günlerinin ne kadar haklı çıkardığını anlatmama gerek yok herhalde. Müjdat Altay her zaman yerli üretime inandı. Geçmişe atıf yaparken, "1990'lara kadar bu dengeyi iyi sağlıyorduk. Daha sonra yabancı teknolojiye kayıp, imalat sanayisini kenara attık. 2003'te Cumhurbaşkanımız, "Savunma sanayinde yerlilik yüzde 50'yi geçecek" dediğinde kimse inanmadı, çünkü o zaman bu oran yüzde 20'lerdeydi. Oysa bugün yüzde 70'lere kadar gelindi" diyerek yerlilik konusunun önemine değiniyor.
"Biz Netaş olarak hep yatırımcının gücüne inandık" diyen Altay sözlerini şöyle sürdürüyor:
"Nortel, yerli üretimi destekleyeceğim diye geldi ve sözünü tuttu. Son yatırımcımız ZTE 101 milyon dolar para yatırarak geldi Türkiye'ye. Canıyla ciğeriyle geldi. Bu şirket buraya geldikten sonra çıkıp gitmesi çok zor. Netaş'ta 2400'ün üzerinde Türk mühendis var, yani bir Türk şirketi aslında. O nedenle yerli sanayiyi güçlendirmek için gelen yatırımcılara değer verilmesi gerekiyor."
Müjdat Altay, işe alım sürecini alt üst ederek, Türkiye'nin dört bir yanındaki üniversitelerden mezun gençlerinden çok başarılı bir yazılımcı ordusu çıkarmıştı. Şimdi, "Genç işsizliğin önünü yazılım ihracatı ile kesebiliriz" diyor ve şunlara dikkat çekiyor:
"Hala Türkiye'nin yüzde 50'sinden fazlası 30'lu yaşlarda. Avrupa için bulunmaz bir nimetiz. Krizde insanların evden çalışabildiklerini gördük. Bir zamanlar bizim kafamızda şu vardı. Evet Avrupa'nın bizim gençlerimize ihtiyacı var ama bizi almıyorlar. Oysa şimdi fark ettik ki, oraya gitmemize gerek yok. Buradan, evimizden bağlanarak Avrupa'ya teknoloji ihraç edebiliriz. Genç işsizliğin çözümü burada. Avrupalı şirketlerin teknoloji yatırımlarını Türkiye kaydırmaya cesaret etmelerini sağlamak lazım. Biz 2007'de yaptık. İki yıl içinde 100 kişilik bir Arge departmanını 1000 kişilik bir Arge laboratuvarı haline getirdik. Bunu yine yapabiliriz."
Altay, salgın sırasında lojistik sektörünün de sınıfta kaldığını gördüklerini söylüyor ve, " Her ülkenin artık minumum düzeyde kendi yazılımını ve donanımını kendi yapması gerektiği de ortaya çıktı. Türkiye kesinlikle bu konuya odaklanmalı. Kendi ürettiğimiz altyapıların ülkemizde olması şart" diyor.
Müjdat Altay ile sohbetten sadece bir kesit sunabildim. Altay, "Değerini bilirsek Türkiye'yi uçurabilecek gençlerimiz var. İyi bir rekorun sahibiyim diye düşünüyorum. 10 bin mühendisle çalışmak kolay kolay egale edilemeyecek bir rekor. Çünkü onlarla birebir çalıştım. Yerlileşmeyi de işte bu gençlerle yapabiliriz" diyor.