Hayatımızı alt üst eden büyük salgın sonrasında hiç bir şeyin eskisi gibi olmayacağını düşündük. Yeni bir normale geçtiğimizi, doğayı yıpratan, kirleten, yaşamı zorlaştıran eski alışanlıklarımızı, davranış şekillerimizi de bırakmamızın şart olduğunu gördük ama sonra sokağa çıkılan ilk günlerde mesela Türkiye'de etrafı umursamadan kirleten insanları gördükçe büyük bir hayal kırıklığına yaşadık. Dünyada da duyarsız insanların sosyal medya paylaşımlarını gördükçe yanıldığımızı düşündük. Sanki hiçbir şey değişmeyecekti, salgının bittiği gün her şey eskisi gibi olacak, deli gibi tüketim, yozlaşma devam edilecekti.
Neyse ki iş dünyasında 'iyi'ye yoğunlaşan, ders çıkardığını daha ilk günden duyuran ve "kriz sonrası yaşamın yeniden inşaasında rol model olacağız" diyenler var.
İklim krizi ve sosyal eşitsizlik konusunda topluma rol model olacaklarını mayısta yaptığımız toplantıda anlatan, 52 milyar euro cirolu Unilever'in Türkiye, Orta Asya ve İran Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Seçkin'in vurucu cümlelerine bu köşede yer vermiştim.
Ne güzel ki, bu hafta beklenen güzel haber Unilever Dünya Başkanı Alon Jope tarafından, "Gezegenimizin sağlığı için elimizi taşın altına koyuyoruz" cümlesiyle tüm dünyaya ilan edildi. 1 milyar euro kaynak ayrılan yeni bir fonun kurulduğu ve yeni yol haritası duyuruldu.
Şirket doğayı korumak, anlandırmak, iklim değişikliği ile mücadele etmek ve gelecek nesiller için kaynakları korumak adına yeni belirlediği adımları hayata geçirmek için İklim ve Doğa Fonu'nu oluşturdu ve bu fona 1 milyar euro kaynak ayırdı.
2030 yılına kadar faaliyetlerden kaynaklanan karbon emisyonunun tamamen ortadan kalkmasını sağlamak ve değer zincirindeki ürünlerin sera gazı ayak izini yarına indirmek için söz veren Unilever, bilimsel veriler ışığında, iklim kzinin ölçeği ve aciliyeti doğrultusunda mevcut hedeflerine ek olarak, kullanılan kaynak maddelerden, mağazalardaki satış noktalarında bulunan ürünlerine kadar tüm ürünlerden kaynaklanan emisyonları 2039 yılına kadar net olarak sıfırlama hedefini yüksek sesle ilan etti. Yani Paris Anlaşması'nın öngördüğü tarih olan 2050 yılından 11 yıl daha erkene çekti hedefini. Bu hedefe ulaşmak için de sera gazı emisyon düzeylerini aşağıya çekecek şekilde değer zincirindeki ortaklarıyla birlikte çalışma yapmaya karar verdi.
Unilever'den gelene bilgiye göre, şirket yeni nesil çiftçiler ve küçük toprak sahipleriyle birlikte çalışıp onların güçlenmesine yardımcı olacak. Ormanları, toprağı ve biyo çeşitliliği korumak ve zarar görenleri eski haline getirmek için programlar yürütecek. Su stresi yaşayan yerlerdeki halkın suya daha iyi erişmesini sağlamak için devletler ve diğer kurumlarla birlikte çalışacak.
Ve işte bu örnek hedeflerle dünya biraz daha güzelleşecek, içimiz de umut dolacak. Bu şirketlerin gücünün hepimiz farkındayız. Her gün dünyada 2.5 milyondan fazla tüketiciye ulaşan bir şirketten söz ediyoruz ne de olsa. Türkiye'de hali hazırda Lipton Sürdürülebilir Çay Projesi ve Knorr'un geleceğe dost tarım uygulamaları için çiftçilere destek veren sürdürülebilir tarım projesini sürdüren Unilever'in topluma faydalı yeni projeleri devreye alacağını duymak çok güzel.