Sanatsal işbirliği de yaptığı hayat arkadaşıyla ayrılığını bile sanatsal performansa dönüştüren, her performansı çok konuşulmuş ve dünyanın dört bir yanındaki müzelerde tekrar tekrar gösterilmiş efsane performans sanatçısı Marina Abramovic nihayet İstanbul'da.
İstanbul'u sanat ajandasında ilk sıralara yerleştiren Akış/ Flux Marina Abramovic sergisi, dün itibarıyla Sakıp Sabancı Müzesi'nde ve de Beyoğlu'ndaki Akbank Sanat'ta kapılarını izleyiciye açtı. Önceki gün sanatçı ile bir araya gelme ve her biri üzerine uzun uzun düşünmeyi, anlamayı gerektiren performansları ve sanat yolculuğu hakkında kısacık da olsa fikirlerini duyma şansı yakaladık.
Sakıp Sabancı Müzesi'ne damga vuran sergiler Türkiye'nin müzecilik tarihinin en kıymetli isimlerinden biri olan Genel Müdür Nazan Ölçer liderliğinde hayata geçiriliyor.
Marina Abramovic Enstitüsü (MAI) işbirliği ile hayata geçen Abramovic sergisinin destek veren Akbank Yönetim Kurulu Başkanı Suzan Sabancı Dinçer de bu nedenle çok heyecanlıydı. Öyle ki dün toplantıda, "Gerçekten ortalık yıkılıcak" demekten kendini alamadı.
Sergi, sanatçının performanslarının dokümantasyonlarının yer aldığı kapsamlı bir retrospektifi ve açık çağrıya cevap vererek projeye dahil olan sanatçıların canlı performanslarının yanında, halkın da performanslara katılmasını amaçlayan, Abramovic'in performanslarını deneyimleyebileceği, egzersizini yapabileceği sessiz bir bölümden oluşuyor.
Sanatçının pek çok performansını bu sergide bulmanız mümkün. Mesela o meşhur Çin Yürüyüşü. Abramovic, erkek arkadaşından ayrıldığı Çin Seddi Yürüyüş'ünü 1988'de gerçekleştirmişti.
The Lovers, The Great Wall Walk (Aşıklar, Çin Seddi'nde Yürüyüş) ile Abramovic, Çin'in doğu, sevgilisi Ulay da batı ucundan birbirlerine doğru yürümeye başlamışlar ve 90 gün süren yürüyüşün ardından hem ilişkilerine hem de sanatsal birlikteliklerine son noktayı koymuşlar.
Müzeye girdiğinizde, iri bir soğanı kabuğuyla birlikte yerken hayatından yakınan Abramovic'in "Soğan" performansını, nefis tango yaptığı "Uykusuzluk" performansını izleyebilir ya da üstünüzdeki tüm eşyaları bir dolaba kilitleyip, içeri alındığınız sessiz bir odada pirinç ve mercimek ayıklayabilirsiniz.
Elinizi tutan bir görevlinin yardımıyla bir süre yan yana yerleştirilen yataklardan birine uzanabilir, üzeriniz de ince bir örtüyle örtülebilir. Kısacası hem birbirinden çarpıcı performansları izleyip, hem de bazı performansların bir parçası haline geleceğiniz bir sergi sizi bekliyor.
Doğrusu 2020 yılına pek de iyi girmedik.
Kalbimizi derinden yaralayan ölümler özellikle de son yaşanan deprem hepimizi çok etkiledi. Abramovic de bu mutsuzluğu görmüş olmalı. Toplantı sonunda salonun ciddiyeti onun da dikkatini çekti. "Bir ay dinlenmek, yeniden şarj olmak için Hindistan'daydım. İstanbul'a gelince farkettim ki kimse gülmüyor burada.
Herkes çok ciddi. Gülmek iyidir" demekten kendini alamadı.
Şimdi böylesine güzel ve kapsamlı bir sergi İstanbul ile buluştuysa, bu güzel sanat ortamına girip, bizi çok üzen, tedirgin eden olayları azıcık unutabilir, sanatın o eşsiz tedavi edici, iyileştirici gücünden yararlanabiliriz.
Ha tabii Abramovic sergisi sizi gülümsetmekten ziyade derin düşüncelere sokacak sokmasına da eminim hepinize iyi gelecek