İngiliz kültür, sanat, iş ve yaşam tarzı dergisi Monocle, daha iyi yaşam için dünyanın tüm ülkelerine projektör tutarak içlerinde öne çıkan ülkeleri yayınlıyor. Heyecanla temmuz ve ağustos sayısının sayfalarını çevirmeye başladım. Kriter yaşam kalitesi olunca hangi şehirler ipi göğüslüyor ve acaba Türkiye'den herhangi bir şehir var mı diye...
Zürih, Tokyo, Münih, Kopenhag, Viyena, Helsinki, Hamburg, Madrid, Berlin ve Lisbon ile başlayan liste Amsterdam Hong Kong, Kyoto, Barselona, Paris, Düseldorf, Oslo ve Singapur ile sonlanıyor. İnsan listeye bakıp, seçilen 25 şehrin içine Türkiye'den hiçbir şehrin girmemesine ayrı, sebeplerine ayrı üzülüyor. Ulaşım araçlarının fiyatından, ev kiralarına, şehrin güvenliğine ve daha da önemlisi şehirlerin sahip olduğu parklara, meydanlara ve evlerin balkonlarına bakılarak böyle bir liste yapılmış. Dergi, "Paranın hiç önemi yoktu kriterlerimiz arasında" diyor. Derginin editörü de baş yazısında, "Şehrinizdeki evlerin balkonları ve dış mekanları nasıl? Sabah 6'da uyanıp 7'deki erken uçuşunuza kolayca yetişebiliyor musunuz? Gece geç vakitlere kadar yiyip içebileceğiniz güzel restoran ve barlara sahip misiniz? Aynı zamanda içilebilir temizlikte olup yüzebileceğiniz göller var mı etrafınızda? Devlet okullarındaki öğretmenlerin maaşları iyi mi? İşte tüm bu sorulara cevabınız evet ise şehriniz yüzde 99 listemizdedir, değil ise iyileştirme çalışmalarına başlamanız gerekecek" diyerek konuyu özetlemiş aslında.
Yaşam kalitesinin yüksek olduğu şehirlere sahip olmak o kadar kolay değil biliyoruz ama Türkiye dünyanın en güzel coğrafyasına sahip ülkelerinden biri. Hal böyle iken çarpık kentleşme ve betonlaşma, yeşilin giderek azalması, parklara, bahçelere hasret şehirlere sahip olduk. Gökdelenler dikilirken, eskinin güzel balkonlarından, bahçeli evlerinden, komşuluktan, karşılıklı saygı ve sevgiden de olduğumuzu kimse inkar edemez herhalde. Ne olduysa oldu bu ülkede gökdelen dikmek, balkonsuz ruhu olmayan binalar inşa etmek ülkenin normali oldu.
Hakikaten bir uyanmaya ihtiyacımız var. Dün Twitter ekranıma Ekonomist Dergisi'nin bir araştırması düştü. Özetle Avrupa Birliği ülkelerindeki ormanlık alanların 1990 ile 2015 arasında Portekiz'in büyüklüğü kadar genişlediği anlatılıyordu. Mesela Fransa'nın bugün artık yüzde 31'i ormanlardan oluşmaya başlamış. Tarım alanı küçülmüş ancak yerine konutlar yapılmamış, ormanlık alanlar genişletilmiş.
Diyeceğim o ki İstanbul için belki geç kalmış olabiliriz çünkü yapılan hiçbir gökdelen kurallara uymamış olsa bile yıkılamadı. Belgrad Ormanı'nın dışında gerçek bir yürüyüş parkuruna sahip değiliz. Belgrad Ormanı'ndaki parkurun uzunluğu bile sadece 6 kilometre!
Ancak yine de bir yerlerden başlamak için o kadar da geç değil. Çöpleri yerlere atmamaktan başlayarak yaşanabilir şehirler inşaat etmek için bilinçlendirmeyi ilkokul seviyesine çektiğimiz andan itibaren Türkiye'nin de güzelim şehirlerini saygın dergilerin yaptığı itibarlı listelerde görebiliriz. Ne dersiniz?