Hızla kirleniyor dünyamız. Denizlerimiz, şehirlerimiz, toprağımız öylesine kirleniyor ki yediğimiz bir balıktan plastik parçası çıkmasını neredeyse normalleştirecek hale geldik.
Dünya siyasetinin başrol oyuncuları ise ne yazık ki çevre kirliliğine karşı topyekun önlem almak konusunda çok nazlanıyor. Hal böyle olunca da iş yine sivil toplum kuruluşlarının ve çevre örgütlerinin ısracı mücadelelerine kalıyor.
"Üret! Kullan! At!" anlayışının başta denizlerimiz olmak üzere gezegenimizi nasıl bir plastik çöplüğüne dönüştürdüğünü gördükçe çevreci eylemlerin daha da sertleşmesi gerektiğine inancımız kuvvetleniyor.
5 Haziran Dünya Çevre Günü'nü idrak ettiğimiz bu hafta 1991 yılında kurulan Çevre Koruma ve Ambalaj Atıkları Değerlendirme Vakfı'nın (ÇEVKO) Genel Sekreteri Mete İmer ile sohbet etme fırsatı buldum.
ÇEVKO, 2005'te kendi alanında Türkiye'nin ilk yetkilendirilmiş kuruluşu ilan edildi ve o günden bugüne milyonlarca ton ambalaj atığının geri kazanımını sağladı. Türkiye'nin en büyük firmalarının içinde olduğu 51 üyesi ve temsil ettiği 1900'e yakın firmanın geri dönüşüm yükümlülüklerini yerine getirdi.
Yeter mi? Tabii ki yetmez ama en azından üretimde en büyük olan kuruluşlarının çevreye olan yükümlülüklerini yerine getirmesi Türkiye açısından önemli bir gösterge oldu.
Öğreniyorum ki, ÇEVKO'nun, Türkiye'nin çeşitli bölgelerinde 30 milyon kişinin yaşadığı, 168 belediye ile gerçekleştirdiği işbirlikleri sayesinde, 2018 yılı sonunda toplanarak geri dönüştürüldüğü belgelenen ambalaj atığı miktarı 643 bin tonu aştı. Mete İmer, böylece hammadde ve enerji kullanımında tasarruf sağlamak bir yana, ülke ekonomisine 3.6 milyar liralık katkı yapıldığını söylüyor.
Geri dönüşüm kültürünün ülke çapında yaygınlaştırılıp, içselleştirilmesi için ÇEVKO çeşitli kampanyalar yapıyor. Mete İmer, tüketicilerin ambalaj atıklarını bir çöp olarak değil, sürdürülebilir çevreye katkı sağlayabileceği bir güç olarak algılamasını sağlamak için, sevilen sanatçıların rol aldığı kamu spotlarıyla da tanıtım çalışmaları yaptıklarını ve kaynağında ayrı toplamanın geliştirilmesi için ayni destek vermeye devam ettiklerini anlatıyor.
Plastik alışveriş poşetlerinin parayla satılmaya başlamasının ardından nasıl kullanımın bıçak gibi kesildiğini biliyoruz. Tüketici bir poşet için 25 kuruş vermek istemedi belki ama bu arada çevre farkındalığı da çok gelişti.
Avrupa Parlamentosu, 2021'den itibaren kulak çubuğu, kamış, karıştırıcı, çatal, bıçak, tabak gibi tek kullanımlık plastik ürünlerin yasaklanmasına karar verdi. Mete İmer, bu kararın gerekçesinin Avrupa Komisyonu'na göre deniz çöpünün yüzde 80'inden fazlasının plastiklerden oluşmasının gösterdildiğini söylüyor. "Balonların plastik çubukları, tek kullanımlık polistren bardaklar ve okso bozunur denilen kendiliğinden küçük parçalara ayrılan plastik malzemeden ürünlere yasak geliyor. 2029 yılı itibarıyle plastik şişelerin yüzde 90'ının toplanması, 2025 itibarıyla yüzde 25'inin 2030 itibarıyla da yüzde 30'unun geri dönüştürülmüş malzemeden üretilmesi zorunluluğu geliyor" diyor.
Avrupa Parlamentosu 'kirleten öder' ilkesini genişletiyor. Umuyorum ki, Türkiye çevre konusunda Avrupa Birliği'yle uyumlu kararları uygulamaya koymak konusunda taviz vermez ve plastik poşet konusundaki kararlılık vakit geçirilmeden diğer plastik malzemelere de yayılır.