Arazide arkeolojik eserler bulununca mimari projesi değiştirilen Antakya'daki 'müze otel' 'temmuz ayında açıyor. Kimileri böylesine kıymetli tarihi eserin üzerine 'kamu yararı olmayan' bir otelin yapılmasını eleştiriyor.
Oysa madalyonun öteki tarafına baktığımızda bambaşka şeyler görüyoruz.
Antakyalı sanayici Necmi Asfuroğlu'yla 2016 başında sohbet etmiştim.
Biliyorsunuz, eşsiz bir arkeolojik zenginliğin üzerinde kurulu Antakya, bunu gerçek anlamda turizm gelirine dönüştüremedi. Düşünün, Hristiyan alemi için Tarsus, Kudüs ve Vatikan'dan önce gelen St. Pierre mağara kilisesi de burada, M.Ö 1'inci yüzyıl Roma dönemine ait kazıları devam eden 80 bin kişilik hipodrom ve tapınak da...
Nitekim Asfuroğlu Ailesi'nin satın aldığı arazide de birçok arkeolojik veri çıkmıştı. O gün bu arazi devlete verilip, başka bir yerde otel inşaatı yapılabilirdi. Öyle olsaydı ne olurdu sizce?
Benim tahminim şöyle. Evet, Asfuroğlu Ailesi oteli 34 olmasa da 40 milyon dolara bitirir ve şu anda işletiyor olurdu ve ne yazık ki Türkiye'nin kazılmayı bekleyen pek çok arkeolojik buluntusu gibi bu arazide bulunanlar da gün yüzüne çıkarılmak için ödenek sorunuyla başbaşa kalırdı. Biz de asla göremezdik. Peki ne oldu? Mimar Emre Arolat müthiş bir proje çizdi. Dünyanın en büyük tek parça mozaik eseri (1050 metrekarelik) dahil beş farklı katmanda 13 ayrı medeniyete ait 30 bin civarında eser çıkarılan bölüm özel korumaya alındı ve otelin koridorlarından bu eşsiz güzellik görünecek şekilde bir tasarım yapıldı.
Bu kazıların maliyetini de Asfuroğlu Grubu üstlendi. Ailenin ikinci kuşağından Sabiha Asfuroğlu Abbasoğlu da babası gibi projeye adeta kendini adadı. Kazılarla otelin maliyeti bir anda 120 milyon doların üzerine çıktı. Üstelik ilk başta 400 odalı düşünülen otelin oda sayısı da yarı yarıya düşürüldü.
Arkeolojik alanı geçtiğimiz günlerde Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Ersoy gezdi. Zaten burası bakanlığa devredilecek ve müze olarak tüm halkın hizmetine sunulacak. Kamu yararı sonuna kadar düşünülmüş anlayacağınız. Otel de böylesi güzel bir manzaraya baktığı için tüm dünyanın ilgisini Antakya'ya çekecek ve turizmde Türkiye'nin sembollerinden biri olacak.
Dolayısıyla hiç yapılmasaydı daha iyi olurdu gibi eleştirileri duyunca ben de bir de bu taraftan bakalım diyorum. Gidenler bilir, Antakya'da nereyi kazsan arkelojik buluntuya rastlıyorsun. Herkes Asfuroğlu Ailesi gibi değil. İşleri bozulmasın diye kimse görmeden bu buluntuların üzerini kapatanlara dair öyle çok hikâye anlatılıyor ki!