Nam-ı diğer La Diva Turca.
İstanbul Kültür ve Sanat Vakfı (İKSV) 20'nci yüzyılın en önemli opera sanatçılarından biri olan Leyla Gencer'in hayat hikâyesinin anlatıldığı bir belgesel hazırladı. İKSV Genel Müdürü Görgün Taner'in davetiyle, yönetmenliğini Selçuk Metin'in metin ve senaryosunu Zeynep Oral'ın kaleme aldığı ve Halit Ergenç, Selçuk Yöntem, Bergüzar Korel ve Mehmet Günsür'ün katkı yaptığı belgeselin özel gösterimine katıldım.
Sanatçının müzik ve sahne tutkusu da, İtalya'da parlayan yıldızı da, dünyayı o eşsiz sesiyle nasıl fethettiği de filmde çok güzel anlatılmış.
Prömiyeri 38. İstanbul Film Festivali'nde yapılacak olan belgeselin çekimleri geçen yıl Milano, Roma, Napoli ve İstanbul'da yapılmış.
Gencer ile tanışma ve çalışma fırsatı bulmuş sanatçılarla ve sanat yöneticileriyle yapılan söyleşiler de çok ilgi çekici. Yazar Franca Cella, La Scala Tiyatrosu Akademisi Kurucusu Carlo Fontana, San Carlo Operası Yöneticisi Rossana Purchia, Sferisto Operası Sanat Yönetmeni Pier Luigi Pizzi gibi önemli isimlerin bir Leyla Gencer anlatışı var, bir Türk olarak hem gurur duyuyor hem de "Acaba yaşarken ona yeteri kadar kıymet verdik mi" diye düşünmekten insan kendini alamıyor.
Düşünsenize La Scala'da en ünlü operaları sahneye koymuşken, dünya sizden söz ediyorken, Türkiye'den bir telgraf alıyorsunuz. Dünyanın konuştuğu böylesi bir başarıya ait bir kutlama telgrafı değil ne yazık ki. Gelen telgrafta acil olarak Ankara'ya dönmeniz, aksi takdirde sanatçısı olduğunuz Ankara Devlet Opera ve Balesi'nden ayrılmanız gerektiği yazıyor.
Belgeselde Leyla Gencer'in bu telgraf üzerine nasıl üzüldüğü ancak istifa etmekten başka çaresi olmadığı da anlatılıyor.
Ne güzel ki uzun yıllar sonra olsa da en azından yaşarken, Türkiye Devleti bu kıymetli sanatçısına yeniden hak ettiği değeri verir. Gencer'e hem 'Devlet Sanatçısı' unvanı verilir hem de Türkiye'de sayısız ödülün sahibi olur. En güzeli de İKSV Leyla Gencer'i kucaklar ve onun adını yaşatmak için her yıl bir dizi etkinlik düzenler.
Belgeseli izlerken Leyla Gencer'in Türkiye'ye olan aşkından çok etkilendiğimi itiraf etmeliyim. İşleri daha kolay yürüsün ve bir İtalyan olursa sanat dünyasında daha rahat ilerlesin diye kendisine yapılan İtalyan vatandaşı ol baskılarına Gencer hep direnmiş ve 'Hayır ben Türk vatandaşıyım' diyerek sadece Türkiye pasaportu sahibi olmasıyla övünmüş. Yani Gencer isteseydi defalarca İtalyan vatandaşı olurdu ama hiçbir zaman istememiş. La diva Turca adı boşuna sanat tarihine yazılmamış yani. İlginç değil mi?
AKM'de keşke yer ayrılsa
Belgeseli izlerken acaba Leyla Gencer'e, yeniden yapılmakta olan Atatürk Kültür Merkezi'nde bir köşe verilir mi diye merak etmeden duramadım. Öyle ya Leyla Gencer'in piyanosu, arşivi, kostümleri şu anda Bakırköy Leyla Gencer Kültür Merkezi'nde. Daha önce İKSV binasındaydı.
Oysa dünya çapında bir opera sanatçımız kendisi ve ona da AKM yakışmaz mı?