OPET Yönetim Kurulu Üyesi Nurten Öztürk ile Çanakkale'de yaklaşık 5 milyon lira yatırım yaparak başladıkları ve Troya dönemini yaşatan atmosferi, binaları ve figürleri ve mitolojik değerleri ile arkeo-köy'e dönüştürdükleri Tevfikiye'de dolaştığımız esnada dolar tarihi zirvelerinden birini yapıyordu.
Öztürk serinkanlılığını hiç bozmadan köydeki ev pansiyonculuğunu öğrenmek için atölyede toplanmış kadınlarla sohbete devam ediyor ve "Biz çalışmaya, üretmeye devam edeceğiz. Türkiye güçlü ülke" diyerek kimsenin moralini bozmaması gerektiğinin altını çiziyordu.
Tarihin en büyük ekonomik krizi yaşanırken ve resmen ABD Başkanı Trump'ın hedef tahtasına oturttuğu bir ülke konumuna gelirken, kimse enseyi karartmıyor. Elbette bu zor günlerin de bir sonu var ve o gün geldiğinde üretmeye devam edenler, çalışmaktan vazgeçmeyenler kazanacak.
Türkiye öylesine büyük bir tarihi zenginliğin üzerine oturuyor ki... Biz bu gücümüzün farkına bugün değil, 50 yıl önce varmış olsaydık, belki de Trump'ın attığı Tweetler ülkenin umrunda bile olmayacaktı. Düşünsenize, Çanakkale 3 bin 200 yıl öncesi antik çağlarda geçen en büyük Anadolu efsanesine yani Troya'ya evsahipliği yapıyor. Sparta Kraliçesi Helena'nın Troya prensi Paris tarafından kaçırılmasıyla 10 yıl süren savaş, Homeros'un İlyada isimli eseriyle ölümsüzleşmişti. İşte Troya Destanı'nın yaşandığı bölge, 1870'lerde bir Alman arkeolog tarafından keşfedilmişti. Ne yazık ki çıkan hazineler yurtdışına kaçırılmış, Osmanlı Devleti davalar açarak geri almaya çalışmışsa da sonunda tazimanata razı olmuştu. Ancak artık bunun da bir önemi yok. Çünkü Troya'nın kendisi bu topraklarda. Kazı çalışmaları Çanakkale 18 Mart Üniversitesi Arkeoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Rüstem Aslan tarafından yürütülüyor ve bu önemli kazıların olduğu bölgeye gitmek için Tevfikiye Köyü'nden geçmek gerekiyor.
2018 Uluslararası Troya Yılı vesilesi ile Çanakkale Valisi Orhan Tavlı, 2006 yılında 'Tarihe Saygı Projesi' kapsamında Gelibolu'da 30 milyon doları aşan çok başarılı rehabilitasyon ve restorasyon çalışmaları yapan Opet'in Yönetim Kurulu Üyesi Nurten Öztürk'ün kapısını bu kez Troya için çalar ve altyapıyı kendilerinin yapacağı sözünü vererek, Tevfikiye köyüne el atmalarını ister. Köyün tarihi dönüşüm projesi Nurten Öztürk'ü heyecanlandırır ve Opet'in tüm kadrolarından yardım alarak köyde müthiş bir restorasyon başlatır. Biz ziyaret ettiğimizde artık eski köyden eser yoktu, çehresi tamamen değişmişti. Tevfikiye köylülerinin vaktiyle kazı alanından getirdiği tarihi taşları kullanarak yaptığı evlerin hepsi yenilenmiş. Troya dönemine ait bir kerpiç ev dahi yeniden canlandırılmıştı. Yakında 35 ev pansiyonunun hayata geçeceği köyde kimi kadınlar takı ve Troya bebeklerini yapmayı öğrendikleri el sanatları atölyesinde eğitimlere de başlamıştı.
Özetle Tevfikiye Köyü, yakında misafir etmeye başlayacağı turistler için hummalı bir şekilde hazırlık yapıyor ve tüm bu hazırlıkları Öztürk, bizzat yönetiyor. Vali Tavlı, hedeflerinin bölgeye 1 milyon turist gelmesini sağlamak olduğunu söylüyor. Yurt dışında başta Çin olmak üzere tüm turizm fuarlarında Troya'nın tanıtımına başlanmış. Öğreniyoruz ki bölgeyi 6 ayda yüzde 85'i yabancı, 300 bin turist ziyaret etmiş. Nurten Öztürk, "Dünya Troya'yı bizden çok daha iyi biliyor" diyor ve artık bu durumun değişmesini istiyor. Köydeki dönüşümü büyük bir keyifle takip eden Vali Tavlı, bölgedeki 5 köyü daha Öztürk'e emanet etmek istiyor ve ben sanıyorum ki Nurten Öztürk diğer köylere de kayıtsız kalamayacak.
Şimdi soruyorum: Türkiye'ye böylesine sevdalı, bu toplumdan aldığını bu topluma vermek konusunda böylesine tutkulu iş insanlarımız olduğu sürece bu ülkenin sırtı yere gelir mi?