Terör canımızı yakmaya devam ediyor ama tıpkı İzmir'de canı pahasına büyük çok büyük bir faciayı önleyen trafik polisi Fethi Sekin gibi kahramanlara sahip olduğumuzu bilmek de 'umut' için çok fazla sebebimiz olduğunu gösteriyor. Teröre boyun eğmeyeceğiz, alışmayacağız ve teröristleri sevindirmeyeceğiz.
Önceki gün terörün İzmir Adliyesi'ni hedef aldığı sırada, insanları panik yapma amacı taşıyan İstanbul'daki bir çok alışveriş merkezi, bir çok semt için asılsız söylentiler yayılıyordu. Hepimiz tedirgin olsak da yaşam alışkanlıklarımızı değiştirmeden, birlik ve beraberliğimizden ödün vermeden mücadele etmeye mecburuz.
Peki havalimanları ve alışveriş merkezleri başta olmak üzere Türkiye'deki kalabalık mekanlar nasıl korunuyor? Buraları korumakla görevli özel güvenlikçilerin durumu ne? Ne gibi sorunları var? Aklımda pek çok soru birikince, İçişleri Bakanlığı'nın birlikte çalıştığı, görüşüne başvurduğu; Pronet, Tav Güvenlik, Tepe Güvenlik, G4S, Securitas gibi güvenlik şirketlerinin kurduğu Güvenlik Servisleri Organizasyon Birliği Derneği (GÜSOD) Yönetim Kurulu Başkanı Murat Kösereisoğlu'nu aradım. Derneğin başkanı aynı zamanda Avrupa ve ABD'nin güvenlik sektörünün lideri olan ve 53 ülkede 320 bin çalışanı bulunan Securitas'ın ülke başkanlığını yapıyor.
Özel güvenlik sektöründe kayıtlı aktif 320 bin çalışan var. Özel güvenlik görevlilerinin kullandığı silah sayısı yaklaşık 60 bin. Yani silahlar görev yerine ait. Peki eline böylesi güçlü silahları alan teröristlere karşı özel güvenlik görevlileri ne yapabilir? Dernek Başkanı Kösereisoğlu işte bu noktada önemli tespitlerde bulunuyor. "Tabii ki bizim hadise halinde aldığımız tedbir devletin alacağı tedbir kadar engelleyemeyebilir olayları ancak hasarı azaltabilir. İzmir'de dün verilen bir reaksiyonun hasarı ne kadar küçülttüğünü hepimiz gördük" diyor.
AVM'lerin birçoğu ve hava limanı gibi kalabalık yerler şu anda ileri teknoloji kamera ve yazılımlarla korunuyor. Mesela hareketleri, duran eşyayı, kalabalığı takip eden yazılımlar var. Kösereisoğlu, "3-5 kişinin bir araya gelmesini de, garip hareket edeni de takip edebiliyoruz. İnsanları rahatsız etmeden izleyip takip edebilen yazılımlar var" diyor. Ancak bu yazılımlar ucuz değil, 2-3 milyon dolardan başlıyor ve hepsi ithal ediliyor.
Sektörün Ankara'dan en büyük talebi ise çalışanlar için silah tazminatı. Kösereisoğlu bu konuda şunları söylüyor: "Reina saldırısında gördük ki kapıda vurdular güvenlik görevlisini. Bizim sektörümüz riskler içeriyor, sadece para meselesi değil, maluliyet ve yıpranmanın karşılığı olması lazım. Son 3 yıldır çalışan hakları üzerine çalışıyoruz. Bizim sektörde tehlike anında 'kaçtım' dediğin an işini yapmamış oluyorsun. İşte bu yüzden bizim çalışabilmemiz için ek güvencelere ihtiyacımız var. Hasarın azaltılmasında rol alacakların bir haklarının olması lazım. Sektör olarak bizim bu güvenceyi çalışanlarımıza vermemiz lazım. Kısacası, Ankara'dan özel güvenlik görevlilerine polislik, itfaiye, silahlı kuvvetler gibi riskli mesleklere tanınan yıpranma payı ve özlük haklarının tanınmasını istiyoruz."
Doğrusu son gelişmeler gösteriyor ki güvenlik konusu yaşamın normal devam edebilmesi için birçok konunun önüne geçiyor. Umarım çok riskli bir meslek grubu haline gelen özel güvenlik görevlilerinin sorunları bir an önce çözülür.