Siyaseti her zaman uzmanlarına bıraktım. Önceki gün günübirlik Diyarbakır daveti, şehrin sevilen simalarından olan Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehdi Eker'den geldi ama davet konusu ne siyaset ne de tarımdı.
Tarihin bazen 12 bin yıl, bazen 8 bin yıl öncesine gittiği bölgedeki arkeolojik kazılardan çıkan 34 bine yakın önemli eserin sergilenme şansına kavuştuğu İç Kale Müze Kompleksi'nin 12 yıllık restorasyon hikayesi nihayet bitmiş ve açılmak üzereydi. Mehdi Eker, Kültür ve Turizm Bakanı Ömer Çelik'in anlattığı bir anekdota göre, 1.5 saat hiç durmadan şiir okuyacak kadar edebiyat, kültür, tarih tutkunu olunca; bu önemli tarihi bölgenin restorasyonu için de en çok uğraşan isimlerden biri olarak açılışa bizi de davet etmişti.
Hoş gündemde yine siyaset ön plandaydı. Ne de olsa HDP'nin kalbinin attığı şehirdeydik ve herkesin aklı fikri partinin barajı geçip geçmeyeceğindeydi. Bir de tabii Mehdi Eker'in yeni bir strateji olarak anlattığı, bölgede AK Partililerin çocuklarıyla tehdit edildiği konusu vardı. Ne yazık ki açılışta Diyarbakır Belediye Eş Başkanı Fırat Anlı'nın koltuğu da boştu, gelmemişti.
Özetle baktım ertesi gün gazetelerde 27 milyon liraya restore edilen ve müze, sanat galerisi, kütüphane, kafeterya gibi yeni işlevlerle karşımıza çıkan İç Kale'nin tarihi binalarından söz edilmedi.
33 medeniyete ev sahipliği yapmış Diyarbakır ne yazık ki bugün turizm anlamında bir cazibe merkezi değil. Oysa öylesine zengin bir tarihin üstünde yer alıyor ki... Şehir ilk müzesine 1934 yılında kavuşmuş ve 12 yıldır restorasyonu devam eden İç Kale ile müzecilikte yeni bir döneme girildiğini söylemek de yanlış olmaz. 2023 yılında 1 milyon turist hedefine çözüm sürecinin de hayata geçirilmesiyle ulaşılmaması için bir sebep yok.
7 bin yıllık Amida Höyüğü'nün, Artuklular'ın sarayının, 2 bin yıllık St. George Kilisesi'nin, Osmanlı İmparatorluğu'nun son dönemine ait binaların yer aldığı İç Kale'nin içinde yer alan adliye binası arkeoloji müzesine, jandarma binası tematik eserler sergileme binasına, kolordu binası müze kafeteryasına, cezaevi binası müze eserleri deposuna, St. George kilisesi ise sanat galerisine dönüştürülmüş.
Diyarbakır'da "Türkiye'nin yanlış idari uygulamaları, insan haklarını dikkate almayan tekçi anlayışı ile gönüller kırılmış. Şimdi bu şehirde tekrar baskıcı zulüm uygulanmaya çalışılıyor" diyen Mehdi Eker ile restore edilerek yeniden can bulan tarihi binaları dolaştık, kısa da olsa siyasetin dışına çıkıp geçmişe yolculuk yaptık. Diyarbakır'da en çok aklımda ise Turizm Bakanı Ömer Çelik'in, girdiği her yerde tarihi eserleri yok eden ve şimdi de Palmira antik kentine girerek dikkatleri yeniden üzerine çeken İŞİD'den yola çıkarak söyledikleri kaldı. Çelik şöyle diyordu:
"Terör örgütü mukaddes dinin kavramlarını kullanarak en büyük zulümları gerçekleştiriyor. Asla Müslüman olamazlar. İnsanları, tarihi eserleri yok ediyorlar. Palmira'yı ele geçirdiler. Biz burda Artuklular döneminden kalma kiliseyi, 1400 yıllık camiyi, bütün eserleri koruyacağımızın mesajını veriyoruz. Bütün medeniyetlerin mirasçısıyız, korumaya kararlıyız, onları yok eden terör örgütüyle yakınlığımız olamaz."