Son 10 yılda yani AK Parti döneminde sağlık alanında yaşanan reformun başka bir alanda daha yaşandığını sanmıyorum.
Geçen hafta dolu dolu geçen Malatya seyahatimin ilk günü, sağ elimde hissettiğim güç kaybını benden çok sorun eden kız kardeşim beni alıp özel hastanelerden birine götürdü. O sırada beni arayan arkadaşıma hastanede olduğumu söyleyince bir hayli şaşırdı. "Millet İstanbul'a gelir doktor için, sen orada doktora mı gittin" diye.
E doğru. Anadolu'da sağlık hizmetinin artık bu kadar iyi doktorla ve iyi hizmetle yapıldığını, yaşamasan benim de anlamam mümkün değildi. Başhekim Erhan Bakırcıoğlu ile konuşurken öğreniyorum ki hastaneler her gün yeni bir yatırım için düğmeye basıyor. Vatandaşların özel hastanelerde sağlık sisteminden yararlanmaları için TC kimlik numaralarını gösterip, ücretin yüzde 20'sini ödemesi yetiyor. O nedenle ne kuyruk var ne de hasta şikayeti. Doğrusu İstanbul'da bu iş niye bu kadar kolay değil diye hayıflanmadan edemedim.
Devlet hastanelerindeki gelişmeyi ise İnönü Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Cemil Çelik ve Başhekim Mehmet Aslan ile Turgut Özal Tıp Merkezi'ni dolaşırken gördüm. Hakikaten pırıl pırıl, İstanbul'da özel hastanelerde gördüğüm standartlarda bir bina ve hizmet vardı. Rektör Çelik, artık klinik genetiğe de girdiklerini ve tüp bebek ünitesini de hizmete aldıklarını söyledi.
Çatapat yiyen çocuklar!
Ancak kuşkusuz en çok etkilendiğim karaciğer naklinde Tıp Merkezi'nin yakaladığı başarı. Prof. Dr. Sezai Yılmaz ile daha önceki bir seyahatimde tanışmış ve odasında yatak olan tek kişilik kanepeye gözüm takılınca, "Çok az uyuyoruz ekip olarak. Bazen burada bir iki saat dinlenip tekrar devam ediyorum" demişti. Yılmaz daha da yoğun artık. "Özel hayatımız 10'uncu önceliğimiz bile değil" diyor. Ama halinden çok memnun. Düşünsenize daha bayramda biri 2, diğeri 4 yaşında iki çocuk çatapatı bilememiş yemiş, ciğerler iflas etmek üzereyken Malatya'ya yetiştirilmiş, özellikle küçüğün hayatından ümit kesilmişken Yılmaz ve ekibi iki çocuğu da hayata bağlamıştı.
Malatya, karaciğer naklinde dünyada Seul'dan sonra 2'nci sırada. Bu alana bu kadar yatırım yapılması bir önceki rektör olan ve Ergenekon'dan tutuklanan Prof. Hilmioğlu zamanında, 2002'de başlamış ancak Yılmaz ve ekibi yeni rektörün de göz bebeği.
Yabancı doktorlar sırada!
ABD'de bir karaciğer nakli 600 bin, Türkiye'de ise 110 bin lira. Malatya'nın dünyanın karaciğer nakli merkezi olması hiç zor bir hedef değil. Şu anda yabancı hasta sayısı yüzde 10. Türkiye'deki karaciğer nakillerinin yüzde 80'ini canlı donörden. Ama mesela ABD'de canlıdan nakil sırasında ölüm olduğu için artık kadavra dışında yapılmıyor. O nedenle yurtdışından doktorlar Yılmaz ve ekibinin yaptığı başarılı nakilleri izlemek, öğrenmek için Malatya'ya akın ediyor. Yılmaz, Polonyalı doktorun ülkesine döndükten sonra, "Sizin yaptığınız fantastik cerrahiyi hiç bir yerde görmedim. Her yer bana monoton geliyor" diye attığı mesajı anlatıyor. Türk insanın nakil için karaciğer vermek konusundaki tavrı da ilginç. Yılmaz diyor ki Türklerin ölüm umurunda bile değil. Yeter ki verdikleri organ bir hayat kurtarsın. Ama ne yazık ki hala kimse organ bağışlamak istemiyor. Geçenlerde temeli atılan ve hızla inşaatına başlayan yeni ünitelerle Tıp Merkezi'nin içinde bir hastane daha doğacak. O da bağımsız Karaciğer Nakil Hastanesi. 160 yataklı ve 12 ameliyathaneli yeni hastane devreye girdiğinde Malatya sağlık turizminin de önemli merkezi olacağa benziyor.