Ne yazık ki enerjide dışa bağımlıyız. Doğalgazın neredeyse yüzde 97'si ithal ediliyor. Elektrik üretiminin yüzde 46'sı ithal yakıtlarla gerçekleştiriliyor ve 2010'da ithal edilen yakıtlar Türkiye'nin dış ticaret açığının yarısını oluşturuyor.
Hal böyle olunca enerji verimliliğinin Türkiye'nin birinci önceliği olması gerekir değil mi? Mesela bu konuda yaptırımların çoktan uygulanmaya başladığını falan düşünmeliyiz aslında. Ama gerçek hayatta ne yazık ki öyle olmuyor. Bakın hala büyük bir enerji tasarrufuna sağlayacak olan binaların dış yalıtımı konusunda bir arpa boyu yol alınamadı. Oysa binalar dış cephe mantolama sistemleri (ısı yalıtım sistemleri) ve örneğin ısı yalıtım takviyeli pencere ve doğrama sistemleri ve çatı izolasyonu ile yüzde 50'ye veren enerji tasarrufu yapabilir. Bunun ne demek olduğunu kışın gelen doğalgaz faturalarıyla anlayabilirsiniz.
Önceki gün Fortune 100 şirketleri arasında yer alan ABD'li Honeywell International'ın İstanbul'u ziyaret eden başkanı Paul Orzeske ile bir araya geldik. 100 ülkede 130 bin çalışanı olan Honeywell, 1992'den bu yana da Türkiye'de. Enerji verimliliği onların işi ve ABD'nin krizlerin en büyüğünü yaşadığı, tasarrufun olabildiğince ön plana çıktığı son birkaç yıldır işleri de tavan yapıyor. Bugüne kadar 5 bin binayı enerji verimliliğine göre programlayıp, 5 milyar dolar tasarruf sağlamışlar. Türkiye'de de Ford Otosan fabrikaları, İş Bankası Kuleleri gibi bir çok binanın enerji tasarrufu için olabildiğince akıllı binalar haline gelmesinin yolunu açmışlar.
Paul Orzeske, aslında yeni anlayışın temsilcisi. "Bir binada olanlar hiç fark etmeden aydınlatmayı dışarıdan gelen gün ışığına göre azaltıp, çoğaltacak bir sistem kuruyoruz. Yaşam kalitesi hiç etkilenmezken, müthiş bir enerji tasarrufu yapılıyor" diyor.
Orzeske, Türkiye'nin müthiş potansiyeli olduğunu söylerken sadece yeni binalardan söz etmiyor tabii. Eski binalar ve devlete ait binaların enerji verimliliğine göre yeniden dizayn edilecek olması Honeywell gibi bu alanda yer alan bir çok şirket için büyük bir pazar anlamına geliyor.
Sadece aydınlatmaları ya da binaların ısısını insanların olduğu ve olmadığı zamanlara göre ayarlayarak yapılan tasarrufun yüzde 30'lara ulaştığı gerçeği bu ülkede neden bir harekete sebep olmaz, ben bunu anlamıyorum.