ABD öylesine büyük bir krizin içine girdi ki dünyanın en zengin ikinci adamı olan Warren Buffett bile yaşananları, "Hayatımda insanların ekonomik yapıdan bu kadar çok korktuklarını görmemiştim" diyerek özetledi ve ABD'nin kalp krizi geçirdiğini söyledi. ABD kalp krizi geçirirken dünyanın bütün gelişmiş ekonomileri de sarsılmaya başladı. Peki bu sarsıntının Türkiye'ye etkisi ne zaman, ne şekilde olacak? Küçüklü büyüklü tam 15 kriz yaşayan 35 yıllık duayen bankacı Burhan Karaçam'ın kapısını çalıp, bu soruların yanıtını aradık. Yapı Kredi'nin eski genel müdürü Karaçam global krizin Türkiye'yi olabildiğince az etkilemesi için, "Ben hükümetin yerinde olsaydım, vakit kaybetmeden IMF ile anlaşmaya giderek, 25 milyar dolarlık bir stand by'ı hazır tutardım" diyor.
* Siz neye inanıyorsunuz? Çürük elmalar ayıklanmalı mı yoksa kurtarılmalı mı? Şöyle düşünüyorum. O zaman bizde yaşanan krizlerde Türkiye'nin günahı neydi? Neden o kadar enkaz bırakıldı? Benzer, hatta çok daha kötü yönetilmiş, çok daha büyük risklere girerek zararların oluştuğu kurumlara neden farklı muamele yapılıyor? Bu çifte standart nereden kaynaklanıyor? Hepsi kapitalist sistem değil mi? Niye bir kapitalist sisteme böyle davranılıyor da başka kapitalist sisteme başka türlü davranılıyor? Niye o zaman bankacılara sahip çıkılmadı da, sistem temizlensin dendi? Yani bugün dünyada artık bitkisel hayata girmiş bir takım kurumları ne kadar hasta olduğu bilinmeyen kurumlarla birleştiriyorlar, onlar ayakta kalsın diye. Ama onu yaparken hepsi beraber mi gidecek, bilmiyorlar. Bu bir aylık hadise değil. Bazı çevrelerde uzun süredir konuşuluyordu; "Bu balon çok yükseldi... Çok fazla para arzı var. Fiyatlar, krediler çıldırdı" diye. Acayip bir para piyasası var. Bugüne kadar tasarruf sahibi zarar etmesin diye mevduat bankaları gözetiliyordu, denetleniyordu büyük ölçüde. Ama büyük aktifleri balon olan kurumlar bunların dışında kaldı. Şimdi ne oldu? Bu tasarruf sahiplerinin mevduatlarına devlet garanti veriyor ama öbür taraftan da bütün vergiler batan şirketlerin kurtarılmasına gidiyor. Yani başka bir isim altında tasarruf sahibi yine zarar görüyor. Bizde 2001 yılında söyleniyordu ya. Sisteme girişte serbest, çıkış da serbest diye. Öyle olsun. Ama ABD yapabiliyor mu? İngiltere, Almanya, Hollanda yapabiliyor mu?
ONLARIN GÜNAHI NE?
* Ülkeler birbiri ardına ekonomik istikrarı korumak için ne gerekiyorsa yapacaklarını açıklıyor... İşte buyurun. O zaman peki, doğru yapanla yanlış yapan arasındaki fark ne oldu? Daha muhafazakâr davranan, daha ayaklarını yorganına göre uzatan, spekülatif veya kâğıt üzerinde kâr etmemiş kurumlar var oysa ki. Onların günahı ne? Niye onlar zarar etsin? Bu arada yüksek kârlılıktan kazanan birçok yönetici de devre dışı kaldı ve nasiplendi. Böyle bir sistem, düzen var mı? Burada birtakım yaptırımlar uygulamazsanız, bu şirketler zarar görmezse bundan sonra nasıl bir düzene bakabilirsiniz?
* Siz yardımlarla bu işin düzelemeyeceğini, bir temizlik gerektiğini söylüyorsunuz... Şu anda ne yaptıklarını bilmiyorlar. Herkes birini kurtardığını sanıyor şu sıra. Kuşkusuz hiçbir şey kaybolmayacak, başka bir yapı altında devam edecek. Ama tabii ortaya bir zarar çıkacak. Geçmişte kâr olduğu zannedilen şimdi zarar olarak ortada.
* Siz şu anda ekonominin aktif bir aktörü olsaydınız ne yapardınız? Yapılacak şeyler hükümet nezdinde. Şu durumda ben bundan etkilenmeyeyim diyemezsin. Sadece bundan az zararla çıkmayı sağlayabilirsiniz. Bizim güvence vermemiz lazım. Hükümetin yerinde olsam, süratle piyasalara güvence verirdim. Cari açığımız çok yüksek. 2 milyar dolar. 8 ayda, 53 milyar dolar. Yıllık bazda 60 milyar doları geçecek. Bunun artık finanse edildiği sürece cari açık sorun değildir sözü pek geçerli değil.