Ağız kokuları çoğu zaman, hoşa gitmeyen, itici, mide bulandırıcı, berbat kokulardır; hatta dilimizde, birisinin çekilmez davranışları için 'ağız kokusu çekmek' şeklinde bir deyim bile vardır. Tıpta, hastanın ağzında veya nefesinde kötü koku hissedilmesine 'halitozis' ismi verilir. Ağızları kokanlar çoğu zaman bu kokunun farkında değildir, esas rahatsız olanlar anne, baba, eş, arkadaş gibi yakın çevresinde yaşayanlardır. Ama onlar da belki çekindiklerinden, belki o kişiyi gücendirmek istemediklerinden, bunu açıkça ifade etmekten kaçınırlar. Ağız kokusunun sebebi, ağızda üreyen bakterilerden kaynaklanan hidrojen sülfür bileşikleridir. Dişlerde çürük olması, yemeklerden sonra ağzın iyi yıkanmaması, ağızdaki gıda artıkları, diş eti iltihapları, ağız mukozasından dökülen hücreler; kokunun oluşumunda en önemli faktörlerdir.
İLAÇLAR KOKU YAPAR
Ağız kokusu oluşumu; tükürük akımının azalması, uzun süre besin ve sıvı alınmamasına da bağlıdır. Uyku hali buna iyi bir örnektir. Sabah kalkınca hissedilen ağız kokusu, bu durumla ilgilidir. Ağız kokusu; bazen sigara ve alkolden, bazen soğan veya sarımsak gibi yiyeceklerden kaynaklanan geçici bir durum da olabilir. Burnu tıkalı olup da ağızlarından nefes alanlarda ağız kuruluğuna bağlı olarak kötü bir koku olabilir. Ateşli hastalıklarda da bundan dolayı geçici ağız kokusu ortaya çıkabilir. Sütle beslenen küçük bebeklerin ağzında 'mis gibi süt kokusu' vardır ama yaşlılarda tükürük salgısındaki azalmaya bağlı olarak ağız kokusu gelişmeye başlar. Ağız kokusu, bunların dışında en sık ağız ve diş bakımının iyi olmamasından kaynaklanır. Diş çürükleri, diş eti iltihapları, ağız içindeki yaralar, tükürük bezi hastalıkları, diş protezlerinin iyi temizlenmemesi, uygun yapılmamış kuron ve köprüler başlıca sebeplerdir. Bademcik iltihapları, kronik sinüzit, farenjit, burun polipleri gibi hastalıklar ve burun-geniz tümörleri de ağızda kötü bir kokuya yol açabilir. İlaçlara bağlı olarak da ağız kokusu oluşabilir. Bazı kanser ilaçları, sakinleştiriciler, idrar söktürücüler, atropin benzeri ilaçlar tükürük üretimini sınırlar. Böylece ağzın kendi kendini temizleme kabiliyeti azalır ve bu da ağız kokusuna yol açar.
KOKU TESTİ NASIL YAPILIR?
Kokunun ağız boşluğunda mı oluştuğu ya da başka faktörlerden mi kaynaklandığını ortaya çıkarmak için basit bir test yapılabilir. Hastanın dudaklarını sıkıca kapatarak nefesini burun deliklerinden vermesi istenir. Bu durumda yakın mesafeden koku duyuluyorsa, bunun sistemik faktörlerden kaynaklanma ihtimali yüksektir. Buna karşılık hasta, parmakları ile burnunu tıkayıp dudaklarını da kapatıp soluk vermeyi bir an için durdurduktan sonra soluk verdiğinde ağız yoluyla bir koku duyuluyorsa, sebebi ağız boşluğunda aramak gerekir. Ağız kokusu bazen çok ciddi bir hastalığın belirtisi veya insanın sosyal yaşamını altüst eden önemli bir sorun olarak da karşımıza çıkabilir. Akciğer apsesinde, yemek borusu ve mide-bağırsak hastalıklarında da kötü ağız kokusu olabilir. Şeker komasında, uzun süren açlık ve özellikle küçük çocukların kusmalarında 'aseton' kokusu duyulur.
ERKEN TEŞHIS BAŞARIYI ARTIRIR
Ağız kanseri, dudakların (genellikle alt dudak) üstünde, ağzın içinde, gırtlak, bademcikler veya tükürük bezlerinin arkasında meydana gelen kanserdir. Kadınlardan ziyade erkeklerde daha sık görülmekle birlikte 40 yaşın üzerindeki bireylerde daha çok karşılaşılabilen bir durumdur. Yoğun alkol kullanımı ile birlikte sigara, en önemli risk faktörüdür. Ağız kanseri erken teşhis edilmezse, ameliyat, radyasyon terapisi ve/veya kemoterapiyi gerektirebilir. Toplam beş yıl boyunca hayatta kalma oranı yüzde 50 olmakla birlikte, ölümcül de olabilir. Bu zayıf tahminin sebebi, erken belirtilerin fark edilememesidir. Bu yüzden ağız kanserinin erken teşhis edilmesi, başarılı bir tedavi için çok önemlidir.
AĞIZ KANSERİNİN BELİRTİLERİ NELERDİR?
kanserinin erken uyarı işaretlerini fark edemeyebilirsiniz; bu yüzden hem diş hekiminiz, hem de doktorunuzun yaptığı muayeneler çok önemlidir. Diş hekiminiz, ağız kanserinin erken uyarı işaretlerini teşhis edecek şekilde eğitilmiştir. Ancak diş muayenesine ek olarak aşağıdakilerden herhangi birini fark ederseniz, diş hekiminize başvurmalısınız:
Dudaklarda, diş etlerinde veya ağzınızın içinde kolaylıkla kanayan ve iyileşmeyen bir yara.
Yanakta, dilinizle hissedebileceğiniz bir şişkinlik veya kalınlaşma.
Ağzınızın herhangi bir bölümünde his kaybı veya uyuşukluk.
Diş etlerinde, dilde veya ağız içindeki beyaz veya kırmızı benekler.
Çiğneme veya yutma güçlüğü.
Ağzınızda acı, tarifsiz bir ağrı veya bilinen bir sebep olmaksızın boğazınıza bir şey takılma hissi.
Takma dişlerin kötü bir şekilde yerleşmesine neden olan çene şişkinliği.
Ses değişikliği.
AĞIZ KANSERİ NASIL ÖNLENEBİLİR?
Tütün içmiyor veya çiğnemiyorsanız; başlamayın. Tütün kullanımı, yüzde 80-90 oranında ağız kanserine neden olmaktadır.
SIGARA İÇMEK RİSKI 50 KAT DAHA ARTIRIYOR
SIGARA, genel sağlığınızı etkiler; enfeksiyonlarla mücadele etmeyi ve yaraların veya ameliyatların iyileşmesini de güçleştirir. Sigara, genç yetişkinlerde büyümenin durmasına ve gelişim ile ilgili diğer güçlüklere neden olabilir. Çoğu sigara içicisi, önceden olduğu gibi koku veya tat alamadıklarını söyler, kötü kokan soluk ve lekeli diş riskinin oluştuğunu görürler. Her sigara yakışınızda, ağız sağlığınız da risk altındadır. Sigara, pipo veya puro içimi; boğaz, ağız, gırtlak ve yemek borusu kanserinin görülme ihtimalini artırır. Çoğu insan erken belirtilerin farkında değildir veya onları göz ardı eder, bunun sonucunda da ağız kanseri sıklıkla teşhis edilmeden yayılır.
BURUNDAN DA ÇEKMEYİN
Kronik dumansız tütün kullanıcıları, kullanmayanlara nazaran 50 kat daha fazla ağız kanserine yakalanma ihtimaline sahiptir. En iyisi, sigara, puro veya pipo içilmesinden, tütün çiğnenmesinden veya burna çekilmesinden kaçınılmalıdır. Birkaç yıl kullandıktan sonra tütün kullanımını bırakan insanlar bile, büyük ölçüde ağız kanser riskini azaltırlar. Kronik ve/veya yoğun alkol kullanımı da kanser riskinizi artırır ve tütünle birlikte alkol, yüksek bir risk oluşturur.