Diş sağlığının tüm vücudumuzu etkilediğini biliyoruz. Bu yılın son yazısında sizlerden gelen soruları yanıtladım...
Ağız kanserlerinin belirtileri nelerdir?
Kanser şüphesi olan ya da kansere dönüşmesi muhtemel olan iki tip lezyon vardır: Beyaz lezyonlar (lökopilakiler) ve kırmızı lezyonlar (eritroplakiler). Kırmızı lezyonlar çok daha az görülürler fakat kansere dönüşme riskleri çok daha fazladır. Eğer kırmızı ya da beyaz lezyon iki hafta içerisinde kendiliğinden geçmezse, yeniden değerlendirilmeli ve kesin teşhis için biyopsi alınmalıdır. Ağız kanserlerinin diğer belirtileri:
Çiğneme ya da yutkunmada zorluk
Dilde uyuşukluk
Ses kısıklığı
Kulakta ağrı
Dil ya da çene hareketlerinde zorluk
Ağız içi yumuşak dokularda yumruşeklinde çıkıntılar ya da incelme. Eğer bu belirtilerden herhangi biri iki haftadan daha uzun süre görülürse muayene ve gerekli laboratuvar testleri mutlaka yapılmalıdır.
Ağız kanserlerinin risk faktörleri nelerdir?
Ağız kanseri görülme riskini artıran faktörler şunlardır:
Tütün ve alkol kullanımı
Güneşe uzun süre maruz kalmak (özellikle dudak kanserinde)
Yaş (Ağız kanser riski yaşla beraber artar)
Cinsiyet (Erkeklerde görülme riski kadınlara göre iki kat daha fazladır)
Irk (Siyahi ırkın kansere yakalanma riski beyaz ırka göre iki kat fazladır) Bu risk faktörlerinden ilki ve tüm vakaların yüzde 90'nına neden olan sigarayı içenler, içmeyenlere göre altı kat daha fazla risk taşır.
Ağız kanseri riskini nasıl azaltabiliriz?
Birçok ağız kanser vakası önlenebilir türdendir. Bu kanserlerden yüzde 75'i tütün ve alkol kullanımı ile ilişkilidir. Eğer bu ikisini kullanıyorsanız kansere yakalanma riskiniz çok daha yüksektir. Riski azaltmak için tütün kullanımında uzak durmalı, aldığınız alkol miktarını azaltmalı, dudaklarınızı korumak için güneş koruyuculu nemlendirici kullanmalı ve bol sebze meyve tüketmelisiniz.
Ağız kanserinin tespiti için ne yapılmalıdır?
Ağız kanserlerinde erken tespit çok önemlidir. Ağız kanserleri çok çabuk yayılmakta, görülen vakaların yalnızca yarısı teşhisinden sonra beş yıl yaşayabilmektedir. Diş hekiminiz ağız için kanser taramasını her yıl en az bir kez yapmalıdır. Tarama tüm yüzü, dudakları, başı ve boynu, dudakların iç kısmını, diş etlerini, yanakların içini, ağız tabanını, dilin yüzeylerini ve damağı içermelidir. Yeni tip ağız kanseri muayeneleri florasan ışıklarını ve özel gargara ve boyaları da içermektedir. Hekim bu yardımcılarla ağız içindeki ve boğazdaki anormal değişiklikleri çok daha rahat ve doğru şekilde tespit edebilir
AĞIZ İÇİ BAKTERİLER KALBİ ETKİLER
Kalp hastalığı ile diş eti hastalıkları arasındaki ilişki nedir?
Eğer doktorunuz kolesterolünüzün çok yüksek olduğunu ve kalp hastalığı geliştirme riskinizin normal insanların iki katı olduğunu söylüyorsa bu konuda bir şeyler yapar mıydınız? Birçok insan yapar. Bir diyetisyenle görüşür, rejime girer ya da daha basit haliyle yemek düzenini değiştirir. Şimdi diş eti hastalığının kalp hastalığı riskini iki katına çıkardığını keşfettiniz ve siz de bu durumdan şikayetçi olan bir milyon kişiden birisiniz. Diş hekiminizle bir randevu ayarlar mısınız? Bazı çalışmalara göre diş eti hastalıkları kalp hastalığıyla ilişkili birçok nedenden (hipertansiyon, yüksek kolesterol, yaş, cinsiyet) daha güçlü bir risk faktörü. Ağız içi bakterileri, zarar görmüş kalbi etkileyebilir ve ağızda bulunan bazı bakteriler trombositlerin birkmesine sebep olabilir. Yeni bulgular diş eti hastalıklarına neden bakterilerin nasıl ve neden kalp hastalığı riskini artırdığını ortaya çıkardı. Diş eti hastalığı olan kişilerde ölümcül kalp krizi geçirme riskinin diş eti hastalığı olmayan kişilere göre iki kat fazla olurken felç geçirme riskinin yaklaşık üç katı olduğu belirtilmektedir. Ağız içi bakterilerinden en yaygın görülen streptokok türünün, açık yaralar içerisinden geçerek kan dolaşımına karıştığı tahmin edilmektedir. Bakteriler trombositlerin artışına neden olarak kan damarlarını tıkayıp kalp kapakçığını etkileyen kan pıhtısı oluşturmaktadır.
SİGARA İÇMEK İYİLEŞMEYİ GECİKTİRİR
Tütün kullanımı ile diş eti hastalıkları arasındaki ilişki nedir? Tütün kullanımı ile akciğer kanseri ve kalp hastalıkları ile ilişkiyi zaten biliyorduk. Peki tütünün ağızda kötü kokudan ağız kanserine kadar çeşitli zararlar verdiğini biliyor muydunuz?
İçmeyenlere göre sigara içenlerde diş eti hastalığı, diş taşı, çürük (ağız kuruluğundan) ve hatta diş kayıpları (diş eti hastalığından) çok daha fazla görülmektedir. Sigara, diş çekimi ya da cerrahi girişimlerden sonra iyileşmeyi de geciktirir. Ayrıca sigara, implantın kemik ile başarılı şekilde kaynaşmasına da zarar verir. Son çalışmalar, sigara içmenin diş eti hastalıkları için başlıca risk fakt örlerinden olduğunu belirtmiştir. Araştırmalar, sigaranın; ağız hijyeni, yaş, cinsiyet sistemik hastalık, ilaç kullanımı ve diş hekimi kontrollerinin sıklığı gibi değişkenler ile karşılaştırıldığında diş eti hastalığının en güçlü nedeni olduğunu göstermiştir. Sigara içenlerin diş eti hastalıklarına yatkınlığı çok daha genç yaşlarda başlar ve vakalar çok daha şiddetli seyreder. Araştırmacılar, sigara içmenin; diş kaybına ve tamamen dişsiz kalmaya yatkınlığı dört kat artırdığını bulmuştur. Sigara kullanan birisi periodontal tedaviye ihtiyaç duyduğunda, yapılan ön muayenelerde derin diş eti ceplerine rastlanır. Ayrıca tedavi sonrasında sigara kullanımı devam ederse uzun dönemde bu cepler toparlanamaz. Tedaviye cevap çok da iyi değildir ve iyileşme çok daha yavaş olur.
RİSKLİ İŞLEMLER HAMİLELİKTE ERTELENMELİ
Diş tedavisi görecek hamile bir hastaya ne gibi önerilerde bulunabilirsiniz?
Hamilelik boyunca diş tedavisindeki ilk amaç, gereken tedavileri anneye veya gelişen bebeğe yan etki oluşturmadan gerçekleştirmektir. Geniş ya da riskli işlemler olabildiğince ertelenmelidir. Ancak gereken tedaviyi yapmamak mantıksız olur ve normalde tedavi esnasında oluşabilecek olumsuz yan etkilerden daha tehlikeli hale gelebilir. Örneğin eğer sinire yakın bir yerde çürük varsa ve bu çürük enfeksiyona yol açarak bebeğinize zarar verebilecek durumdaysa bu sorunu zaman kaybetmeden çözmek mantıklı olacaktır. Hamilelere iltihap, kanama ve diş etlerinin şişmesiyle kendini belli eden hamilelik gingivitisi (diş eti iltihabı) riskine karşı hamilelik dönemi içerisinde en azından bir kere diş temizliği yaptırmaları önerilmektedir. Hamilelik gingivitisi, hamilelikte artan hormonların etkisiyle oluşan bakteri plağına karşı oluşan abartılı vücut tepkisinden kaynaklanmaktadır. Hamileliğin üçüncü ayı içerisinde flor desteği önerilmektedir çünkü bu dönemde bebeğin dişleri oluşmaya başlar. Acil bir durumda gerekmediği sürece röntgen işleminden uzak durulması önerilir. Eğer röntgen alınacaksa karın bölgesini giyilen bir kuşun yelekle korumak gerekmektedir. Ayrıca diş hekiminin tedaviler esnasında uyuşturucu iğneler ve bebeğin plesenta bariyerinden geçebilen ilaçlar kullanmaması gerekmektedir. Ne ilaç kullanılırsanız kullanın, ilk önce doğum doktorunuzun oanyını alın. Anksiyette problemi olan hastaların hamilelik süresince sakinleştirici ilaçlardan uzak durması gerekmektedir.
DİŞ TEMİZLİĞİ YAPILABİLİR
Diş tedavileri hamileliğin hangi dönemlerinde yaptırılmalıdır?
Acil işlemler dışında ilk üç ayda sadece önleyici işlemler ve diş temizliği yaptırılabilir. Diş tedavileri için en ideal dönem, çocuğun en kritik vücut parçalarının oluşma döneminin bittiği, riskin en az olduğu ikinci üç aydır. Eğer hasta rahatsa üçüncü üç ayda da tedavilere devam edilebilir.