Türkiye'nin en iyi haber sitesi
NAZLI ILICAK

Irak tecrübesi, Suriye ve kuşkular

ABD istihbaratı, "Suriye ordusunun Şam çevresinde 12 yerde sivillere sinir gazı kullandığına itimadımız yüksek" diyen bir rapor hazırladı. ABD istihbaratına göre, muhalefetin böyle bir kapasitesi yok. Öte yandan Rusya ve Suriye, roketlerin muhaliflerin kontrolündeki bölgelerden atıldığını ileri sürüyor. Bir Amerikalı gazeteci Dale Gavlak, Suriyeli isyancıların kendisine, kimyasal silâh saldırısının bir kaza olduğunu söylediklerini yazdı. İsyancılar, Suudiler tarafından verilen mühimmatı kullanmayı bilmediklerinden dolayı böyle bir kazaya sebebiyet verdiklerini açıklamışlar. Rusya, "Madem ABD'nin elinde somut deliller var, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'ne sunsun" diye ısrarlı davranıyor.
Anlaşılıyor ki, kimse, yüzde yüz emin değil. Herkes, siyasi pozisyonuna göre bir iddiayı sahipleniyor. "Tam da BM denetçileri Suriye'deyken, Esad, niçin kendisi aleyhinde olacak bir teşebbüse girişsin?" diye soranlar da var; "Esad, Guta'da rüzgârın azizliğine uğradı; rüzgâr ters esmeye başlayınca, biraz daha uzaktaki sivillerin yaşadığı mahalleler gazdan etkilendi" diyenler de.
Netice itibariyle kimse emin olamıyor. Bunun önemli bir sebebi de, 2003'te, Irak'ta ABD'nin dünyayı aldatması. "Saddam'ın elinde kimyasal silâh var. Zaten Halepçe'de Kürtler üzerinde kullandı" iddiası, o dönem belirleyici olmuştu. Yıllar sonra, ABD Dışişleri Bakanı Colin Powell, günah çıkarttı ve anı kitabında şöyle yazdı: "Elime verilen belgelerin çarpıtılmış olduğunu hissetmeliydim."
Irak tecrübesi, Suriye'de, kanıtlara karşı kuşkulu davranmayı gerektiriyor. Ayrıca, Irak'ta Saddam devrilince, ülkeye huzur gelmedi. Bu yüzden de, Obama'nın tereddüdü doğal karşılanmalı.
Bence amaç, "Esad gitsin" değil, "Suriye'ye istikrar gelsin" olmalı. Eğer ABD'nin füzeleri tarafları barışa zorlayacak ve Cenevre-2 Konferansı'ndan sonuç alınmasını kolaylaştıracaksa, ne âlâ! Obama'nın da açıkladığı gibi, "Lübnan, Türkiye, Ürdün, Irak ve İsrail tehlike altında."
ABD'nin Suriye'yi vurması, bu tehlikeyi arttırır mı? Yoksa azaltır mı? Türkiye, dış politika tercihlerini artık "bölgenin jandarması" olma iddiasıyla değil, kendi güvenliğinin sağlanmasına göre ayarlamalıdır.

YAZARIN BUGÜNKÜ DİĞER YAZILARI
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA