Suriye'ye müdahale için hükümet "Elimizdeki tezkere yeterli" diyor. Ama o zaman şartlar farklıydı. Suriye'den Şanlıurfa'nın Akçakale ilçesine düşen top mermisinin 5 can alması üzerine, Meclis toplanmış ve TSK'nın yabancı ülkelere gönderilip görevlendirilmesi hususunda hükümete bir yıl izin verilmişti.
Batı demokrasilerine göz atalım... İngiltere'de muhalefetteki İşçi Partisi, Suriye'de incelemelerde bulunan Birleşmiş Milletler (BM) kimyasal heyetinin raporu BM Güvenlik Konseyi'ne sunulmadan oylama yapılırsa, aleyhte oy kullanacaklarını söyledi. İşçi Partisi desteğini çekince, Başbakan David Cameron da, acil bir askeri müdahaleden vazgeçti. Denetçilerin çalışmalarının tamamlanması bekleniyor. Ayrıca Cameron, BM Güvenlik Konseyi'nde güçlü bir itiraz olması halinde İngiltere'nin operasyona katılmayacağını söylüyor.
ABD'de, malûm Başkanlık sistemi var. Başkan isterse, insanlığa karşı suç işlendiği gerekçesiyle Suriye'ye askeri müdahalede bulunabilir. 98'i Cumhuriyetçi, 18'i Demokrat Partili Kongre üyesi Obama'ya mektup yazarak, "ABD'ye doğrudan bir tehdit yok. Bu durumda, Kongre onayı alınmadan ordunun Suriye'de kullanılması güçler ayrılığını ihlâl edeceği için anayasaya açıkça aykırıdır" dediler. Obama bu görüşleri dikkate aldı.
Fransız Cumhurbaşkanı Hollande, BM kararı olmadan saldırı düzenlemenin "zor bir iş" olduğunu açıkladı.
Kimi, muhalefetin sesine kulak verip, kimi ülke menfaatini düşünüp yan çiziyor. Zira herkes, Suriye'ye operasyon düzenlendikten sonra daha kötü bir senaryoyla karşılaşılabileceği endişesini taşıyor. Sadece Türkiye fazla istekli görünüyor. Eski tezkereyle işi götürmeye çalışırken, Başbakanlık'ta toplanan Güvenlik Zirvesi'nde "Muharip güç" ihtimalinin masada olduğu gazetelere yansıdı. Bir başka ifadeyle Türk Silâhlı Kuvvetleri yalnız arka planda savunmada kalmayacak, savaşabilecek de.
Tek bir uyarı yapmak istiyorum: "Yurtta sulh, cihanda sulh."