Nazım Hikmet'in Bursa Cezaevi'nde hapis günleri...
Koğuş arkadaşlarını okumaya yazmaya yönlendiren Nazım, aynı zamanda cezaevi yönetimine de yardım etmektedir.
Cezaevi denetimine Adalet Bakanlığı'ndan bir müfettiş gelir.
Bir kaç gün denetim yaptıktan sonra müdüre şöyle der:
- Nazım da buradaymış, çağır da görelim nasıl biridir? Nazım'ı odaya getirirler. Müdür koltuğuna iyice kurulan müfettiş, onu tepeden tırnağa süzer ve "Demek Nazım sizsiniz?" diye sorar.
Ama Nazım'a oturması için yer göstermez.
Kısa bir konuşma sonrası,
"Gidebilirsiniz" der.
Nazım tam kapıdan çıkarken durur ve müfettişe "Ömer Hayyam adını duydunuz mu?" sorusunu yöneltir.
- Kim duymaz Hayyam'ı?
- Hayyam zamanında İran hükümdarı kimdi? Müfettiş şaşırır; cevap veremez.
Nazım konuşmasını sürdürür:
- Görüyorsunuz, Ömer Hayyam'ı hatırladınız ama, hükümdarı bilemediniz.
Yıllar sonra beni dünya hatırlayacak lâkin, siz ya da Adalet Bakanı'nın ismi kimsenin aklında kalmayacak.
Müfettiş yaptığı nezaketsizliği idrak eder, Nazım'ı geri çağırır fakat, Nazım koğuşunun yolunu tutmuştur.
Kıssadan hisse: Sanatçı, yazar, aydın kişiler bir ülkenin zenginliğidir. Makamlar gelip geçici, kültürel miras ise kalıcıdır.
Sokrates'i ölüme mahkûm eden yargıçların ismini kimse hatırlamıyor ama, Sokrates, düşünceleriyle bugünlere bile ışık tutuyor.