Mısır'daki darbeye Türkiye haklı bir tepki koydu. Ama amaç, üzüm yemek mi, bağcı dövmek mi?
Türkiye'nin "Bir an önce seçimler düzenlensin" diye çaba sarf etmesi gerekir. Kan akmaya devam ettikçe, meşruiyet krizi büyüyeceği için, seçim de yavaş yavaş gündemden kalkabilir. Ayrıca o seçimlere Müslüman Kardeşler'in katılması sağlanmalıdır.
28 Şubat'ta Refah Partisi Anayasa Mahkemesi'nin pek de adil olmayan bir kararıyla kapatıldı.
Sonra Fazilet Partisi kuruldu; o da kapatıldı. Nihayet AK Parti ortaya çıktı. Her defasında eskiye göre daha ılımlı bir hüviyete büründüler.
Ve meşruiyeti sandıkta aradılar; haksızlığa karşı sokaklarda mücadele etmediler. Abdullah Gül'ün de son açıklamasında dikkatle altını çizdiği gibi, kalabalıklar meydandayken, hadiseler kontrolden çıkar ve istenmeyen gelişmeler doğar. Nitekim doğdu. Katliam gerçekleşti; kan aktı.
Türkiye, hissi değil, akıllı bir dış politika yürütmek istiyorsa, Müslüman Kardeşler'in de katılacağı bir seçim için her türlü gayreti sarf etmelidir.
Öte yandan unutmayalım ki, Mursi, kendisi gibi düşünmeyenlerin de desteğiyle cumhurbaşkanı seçilmişti.
Müslüman Kardeşler, Mısır'daki en büyük siyasi oluşum.
Fakat farklı kesimlerin desteğini sağlayamazsa, muhtemelen kendi bünyesinden bir cumhurbaşkanı çıkaramayabilir.
Türkiye örnek alınacaksa, Refah- Fazilet-
AK Parti çizgisinin başarısının sandıkta gerçekleştiği unutulmamalı.