Hacı Bektaş Veli'yi anma töreninde Hüseyin Satı isimli bir gazeteci Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ'a saldırdı.
Hâkim, tutuksuz yargılanmak üzere serbest bıraktı.
İktidar cenahından, özellikle Başbakan Yardımcısı'ndan yargıya ilişkin yoğun eleştiri geliyor. Bozdağ, "Savcı ya da hâkimler böyle bir yumruk yeseydi, sanığı serbest bırakırlar mıydı?" diye soruyor.
Uzun tutukluluk sürelerinden herkes yakınmıyor muydu? İnsan hakları dernekleri, Türkiye'yi, bu yüzden sık sık suçlamadı mı? Hatta AK Parti iktidarı, tutukluluğun şartlarını somut biçimde tarif ederek, bu uygulamaya son vermek istedi. "Delilleri yok etme, kaçma ya da şahitleri baskı altına alma gibi endişelerin haricinde, ağır cezalık katalog suçlarda dahi, otomatik olarak tutuklama olmasın" görüşü ağır basıyordu. Ayrıca Adli Kontrol'den ceza üst sınırını bu hükümet kaldırdı.
Hüseyin Satı'nın yaptığını herkes kınadı.
Birine yumruk atılmasını kim doğru bulabilir ki! Ama tabii ki tutuksuz yargılanacak.
Bekir Bozdağ, uzun tutukluluk sürelerine ve otomatik tutuklamalara karşı çıkan Adalet Bakanı Sadullah Ergin ile bir konuşuversin.
Mağdura göre hâkim tavır mı değiştirecek? Bozdağ, örgüt bağlantısı üzerinde duruyor.
Türkiye'de bir başka olumsuz uygulama da, kolayca herkesi örgüt üyesi saymak. Slogan atan, pankart açan gençler, hemen bir örgütle irtibatlandırılmıyorlar mı?
Sonra haydi gelsin uzun tutukluluk süreleri! Bozdağ'ın daha serinkanlı davranmasını beklerdim.
Öte yandan hükümete yakın sitelerde bir başka iddia yer aldı.
Hüseyin Satı'nın CHP milletvekili ve Yurt gazetesinin sahibi Durdu Özpolat'ın sekreteri Arzu Karadağ'ın ablası Aylin Karadağ ile görüştüğü ve yumruğun CHP'nin tertibi olabileceği ileri sürülüyor. Hiç sanmam...
Sekreterin ablasıyla arada böyle bir görüşme vuku bulmuş olsa dahi, organize bir hadiseden söz etmek doğru değil. Belki, tanıştıkları için Hüseyin Satı, Aylin Karadağ'a "Gidip yumruk atacağım" demiştir. Ama bu olaydan, CHP'yle ilişkili bir örgüt yaratmak, zorlama bir teşebbüstür.