Türkiye darbelerden çok çekti. Bu yüzden, başka ülkelere nispetle, bizim siyasetçilerimizin Mısır'daki darbe konusunda daha net bir tavır almalarını doğal karşılıyorum. Mursi'nin uzlaşmacı davranmadığı, Müslüman Kardeşler'e yakın kişileri birçok önemli noktaya atadığı doğru dahi olsa, çözüm, askeri müdahale değildir. Çünkü darbeler hiçbir zaman vaat ettiklerini yerine getirmez; getiremez. İşte, "uzlaşma" diyordu askerler. Ne oldu? Çok sayıda İhvan mensubunu ve Mursi'yi tutuklama peşine düştüler. Bakalım yeni kuracakları denkleme Müslüman Kardeşler'i dahil edecekler mi? Yoksa Cezayir'de FİS'in (İslâmi Selâmet Cephesi) başına gelenlerin benzerini mi Mursi ve taraftarlarına yaşatacaklar?
Kemal Kılıçdaroğlu, illâ Tahrir'le Taksim'i mukayese ediyor. "Tahrir Meydanı'nın demokrasi üretmesini darbe engellemiş." O meydan, darbeye gerekçe üretti, askerler, "Milyonlarca kişi Mursi'nin gitmesini istiyor" diyerek müdahale etti. Meydandaki yüz binler de darbecileri alkışladı. Dolayısıyla, "Tahrir demokrasi üretecekti, darbe engelledi" diye bir değerlendirme külliyen yanlış. O meydandakiler maalesef, Türkiye'de de benzerlerini gördüğümüz gibi, sandıktan çıkanı beğenmeyip, orduyla işbirliği yaparak, iktidara gelme amacını güden bir zihniyeti temsil ediyor.
Erdoğan'ın Mısır'daki darbecilerle arasına tam bir mesafe koyması yerinde bir tercih. Ama artık duygusallıktan uzaklaşıp, meseleyi şahsi bir husumet haline getirmememiz gerekir. Mısır'la ilişkiler Suriye konusuna dönmesin.