Taksim Dayanışması temsilcileri, Başbakanlık Resmi Konutu'ndaki toplantıya katılmış olsalar dahi, kitleler üzerinde hâkimiyet kuracak bir güce sahip değil. Bu yüzden çelişkili pozisyonlar ortaya çıkıyor. Önce, cumartesi sabahı "Bütün Türkiye'de direnişe devam" açıklaması yaptılar:
"Taksim Gezi Parkı'nda ağaç katliamını durdurmak için başlayan direnişimiz, Gezi Parkı sınırlarını aşarak İstanbul halkının ve ardından Türkiye'nin dört bir yanından yurttaşların 11 yıllık AKP iktidarına karşı birikmiş olan öfkesi ile buluştu... Tüm yurda ve hatta dünyaya yayılan mücadelemizden gelen dinamizmle ve gücümüzle, ülkemizde yaşanan her türlü haksızlığa ve mağduriyete karşı direnişi devam ettireceğiz. Şu anda 18 gün öncesine oranla çok daha güçlü, örgütlü ve umutluyuz. Bu daha başlangıç, mücadeleye devam."
İlerleyen saatlerde, "tek çadır" haberleri çıktı. Diğer çadırlar kaldırılacak, gelişmelerin takibi için tek bir çadır Gezi Parkı'nda muhafaza edilecekti. Ama bu iddia, Taksim Dayanışması tarafından yalanlandı: "Bazı çevre kurumları ve siyasi hareketler ortak çadır kurma kararı aldı; bu karar Dayanışma'nın bütün bileşenlerini kapsamıyor. Kararı alan kurumlar kendi açıklamalarını yapacak."
Başbakan, "Madem bizle gelip görüştüler, neden sözlerini tutmadılar" diye onlara kızıyor fakat, karşı taraf çok başlı, örgütsüz, tepkili ve öfkeli kalabalıklardan oluşuyor. Liderleri ya da temsilcileri yok. O bakımdan, diyalogun sürdürülmesi gene de iktidara düşüyor.
Cumartesi akşamki baskında arzu edilmeyen manzaralar ortaya çıktı. Polis, kaçanları arkasından kovaladı ve gaz sıkmaya devam etti. Hatta Divan Oteli'nin içine bile gaz sıktı. Birçok kişide mağduriyet hissi derinleşti.
Erdoğan ve arkadaşlarının birbirleriyle istişare ederek, en doğru yöntemi ve yolu bulacaklarını umut ediyorum. Sertlik sertliği, öfke öfkeyi doğuruyor.