Her şey yavaş yavaş düzeliyor. Başbakan'ın Halit Ergenç, Nebil Özgentürk, Sunay Akın, Sertab Erener gibi sanatçılarla bir araya gelmesi düğümü çözdü. Olumlu işaretleri zaten almaya başlamıştık ama, evvelki gece geç saatlerdeki görüşmeden sonra durum iyice netleşti:
1) Yargı kararı beklenecek.
2) Yargı kararı, Topçu Kışlası'nın yapılmasının önünü açsa dahi, bu defa da referanduma gidilecek. Daha önce, yargı ve referandum süreçleri birbiriyle yarıştırılıyormuş gibi bir izlenim mevcuttu. "Referandumdan evet çıksa, yargı da bunu engellese nasıl davranılacak?" sorusu soruluyordu. Fakat, çok güzel bir formül üzerinde uzlaşıldı.
Mahkemede yürüyen iki dava var. Birisi, 17 Ocak 2012 tarihli plan tadilatı aleyhine, 1. İdare Mahkemesi'nde açılmış olan, diğeri, Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Yüksek Kurulu'nun Topçu Kışlası projesini uygun bulan kararı aleyhine 6. İdare Mahkemesi'nde yürüyen dava. Bu davaların sonuçlanması beklenecek. Hukuki pürüz aşıldığı takdirde, bu defa halka sorulacak.
Baştan beri, Erdoğan'ın çevresi tarafından yanlış yönlendirildiğini yazdım. Ona, sürekli, iktidarını devirmeye yönelik komplolardan söz ettiler. "Başbakanımızı yedirtmeyiz" diyen Yalçın Akdoğan'ın da, Gezi'yi böyle okuduğunu tahmin ediyorum. Kimse Başbakan'ı yemek istemiyordu. Ama Başbakan'ın çevresindeki bazı isimler, her olayı, AK Parti iktidarına yönelik bir tertip gibi sunmayı adet haline getirdi. Bu yüzden Gülen Cemaati ile AK Parti'yi birbirine düşürdüler. Taraf gazetesinde yayınlanan Mehmet Baransu haberine verdiği cevap, MİT'in de komplo teorilerine yatkınlığını gösteriyor. Bakın ne diyor MİT açıklamasında: "MİT'in milli iradenin emrinde olmasını hazmedemeyen, yeni vesayet arayışında olan yerel ve uluslararası odakların teşkilâtı karalama gayretleri..."
Oysa benim bildiğim MİT, 28 Şubat'ta tam da askeri vesayetin emrindeydi. 28 Şubat 1997 kararlarının arka planındaki bütün hazırlıkları MİT yapmıştı. Bilemiyorum Hakan Fidan, bu yapıyı değiştirmeyi başardı mı? Ama bildiğim bir şey var... O da, Başbakan'ın yakınındaki bir grubun her hadiseyi bir tertip olarak sunma alışkanlığı; her masum eleştiriyi tehlikeli bir odaktan kaynaklanır gibi göstermeleri ve "düşman" yaratmaları.
İşte Gezi olayında Başbakan sağduyusunu, aklını, izanını devreye sokunca doğru yolu buluverdi.