12 Eylül 2010 referandumunda, Anayasa Mahkemesi (AYM) ve HSYK'nın üyelerinin nasıl seçileceği halk tarafından belirlenmişti. Hatta Tayyip Erdoğan, "Yeni anayasa yapıyoruz ama 12 Eylül'de kabul edilen düzenlemelere dokunmayız" bile diyordu. Ne olduysa oldu, Adalet Bakanlığı'nın dışında Anayasa Komisyonu'nun AK Partili üyeleri, yargıyı siyasi denetim altına alacak bir teklifle ortaya çıktı.
AYM'nin 3 üyesi TBMM, 14 üyesi cumhurbaşkanı tarafından seçiliyordu. Ama hem TBMM, hem cumhurbaşkanı, gösterilen adaylar arasından tercih ediyordu. Sadece 4 üye, cumhurbaşkanı tarafından re'sen atanabiliyordu. Taslağa göre, AYM'ye, TBMM önce 3'te 2, sonra da salt çoğunlukla 9 üye, Başkan 8 üye seçecek. (ABD Başkanı, Yüksek Mahkeme'ye atadığı üyeleri Senato'ya onaylattırmak zorunda. Bizde böyle bir mecburiyet de yok. Çünkü amacımız Türk usulü ya da alaturka bir Başkanlık sistemi!)
Bugün HSYK'nın 20 üyesinden 15'i hâkim ve savcılar tarafından doğrudan seçiliyor. Bunun miktarı 6'ya düşecek. Cumhurbaşkanı 4 kişiyi atayabiliyordu. AK Parti'nin taslağında, Başkan 7, TBMM de 7 kişi seçecek.
Üstelik Yüksek Yargı üyelerinin 4'te 3'ünü HSYK, 4'te 1'ini Başkan belirleyecek. Böylece, HSYK ile birlikte Yüksek Yargı da siyasi denetim altına girmiş oluyor.