İlker Başbuğ'a keşke "terör örgütü lideri" denilmeseydi.
Keşke Başbuğ'un davası Ergenekon'la birleşmese, hükümete karşı "kara propaganda" ve "İrtica ile Mücadele Eylem Planı"yla sınırlı kalsaydı. Ama bu hatalı uygulama, onun, Genelkurmay Başkanı'yken bazı yanlışlar yaptığı gerçeğini örtmez. Gerçi Başbuğ döneminde, kara propaganda sitelerinin haberi Taraf'ta çıkar çıkmaz (4 Şubat 2009) mevcut siteler kapatılmıştı; ama yerlerine yenilerinin açılması kararlaştırılmıştı.
Henüz, o 4 site faaliyete geçmemişti. Başbuğ'a faaliyete geçmeyen sitelerden hesap soruluyor.
Buna mukabil, Yaşar Büyükanıt'ın Genelkurmay Başkanlığı döneminde, bazı sitelerin AK Parti'yi karalama hususunda hayli faal olduğunu biliyoruz.
Bahçeli'nin Öcalan'a misilleme kabilinden Başbuğ'u ziyaret etmesi, hoş kaçmadı. "Bu iktidar, kahraman askerlerimizi hapishanede tutarken, bebek katilini cezaevinden çıkarmaya hazırlanıyor" mesajı verilmek isteniyorsa, bunun da Türkiye'ye bir faydası yok. Ama hep birlikte şunu sorabiliriz: "Neden Yaşar Büyükanıt hesap vermiyor?"
Yoksa "Dolmabahçe mutabakatı" yargıyı da mı bağlıyor?