Önce MİT Müsteşar yardımcılarının ekim ve kasımda Öcalan'la görüştükleri, 16 Aralık'ta da, Hakan Fidan'ın İmralı ziyareti basına yansıdı. Daha sonra hepimiz Ahmet Türk ile Ayla Akat'ın 3 Ocak'ta, hükümetin izniyle İmralı'ya gidişine şahit olduk. Yeni Şafak'tan Abdülkadir Selvi'nin 9 Ocak tarihli yazısına göre, 13 Ocak'ta BDP Eş Başkanları Selahattin Demirtaş ve Gültan Kışanak ile Demokratik Toplum Kongresi (DTK) Eş Başkanları Ahmet Türk ve Aysel Tuğluk İmralı'ya gidecek. Böylece BDP de, sürece dahil edilmiş oluyor. Selvi, makalesinde, 13 Ocak'ta Öcalan'ın BDP, DTK, Kandil ve PKK'nın Avrupa sorumlusuna hitaben yazdığı 4 mektubu gelenlere teslim edeceğini de ileri sürüyor. Bunlar çok önemli gelişmeler. Ayrıca, Öcalan'ın demokratik özerklikten vazgeçmesi, umut verici bir adım. Zira esas sorun, anayasa değişikliği gerektiren bu düzenlemeden doğacaktı. Oslo'da, demokratik özerkliğin yanı sıra, bölgede öz savunma kuvvetlerinin kurulmasından da söz ediliyordu. Bu hususta mutabakat sağlansa dahi fiilen gerçekleştirmek mümkün değildi. Kaldı ki, çeşitli vilayetleri içine alan bölgesel özerklik, etnik temele dayandığında parçalanmayı kolaylaştıran bir yönetim biçimi. Buna mukabil, yerel yönetimlerin yetkilerinin artırılması yeterli sayılmalı. Öcalan'ın bu noktaya geldiği anlaşılıyor.
13 Ocak randevusundan sonra barışa bir adım daha yaklaşılacağını umut ediyorum.