İsmail Hakkı Karadayı'nın tutuklanmamasına memnun oldum. İsnad edilen suç ne kadar ağır olursa olsun -yaşı da hesaba katıldığında- tutuksuz yargılanması gerekir. Zaten AB standardında tutuklama için "kaçma, delilleri karartma ihtimali" gibi bazı somut veriler aranıyor. Ortada ne karartacak delil var, ne de kaçma ihtimali. Keşke, polis eşliğinde getirilmek yerine, ifade vermeye davet edilseydi, çok daha şık olurdu. Bütün bunlar bir yana, hâkim, gazetelere yansıdığı gibi "BÇG belgesi altında imzası yok; dolayısıyla bu yapılanmadan haberi olmayabilir" diye bir değerlendirme yapmışsa, bu görüşe katılmak mümkün değil. Zira Batı Çalışma Grubu'ndan herkes haberdardı. Belge, 10 Temmuz 1997'de Sabah'ta yayınlanınca kıyamet koptu. Askerliğini yapan Kadir Sarmusak, belgeyi Emniyet İstihbarat Daire Başkanvekili Bülent Orakoğlu'na ulaştırmıştı. Çiller Erbakan'a, Erbakan Demirel'e, Demirel de Karadayı'ya bundan söz etti. Gazetelere yansımadan önce bütün devlet erkânı bu fişleme belgesinden haberdardı. Karadayı, 28 Şubat kararlarını takip için BÇG'yi kuranları cezalandırdı mı? Aksine, Sarmusak casusluktan, Bülent Orakoğlu da azmettirmekten yargılandı. Üstelik, Orakoğlu'nu beraat ettiren askeri hâkim Ahmet Karamanlı, YAŞ kararıyla daha sonra ordudan atıldı.
Gazete haberlerinin hilafına, mahkemenin, "BÇG Karadayı'nın bilgisi dışında oluşturulamazdı" kanaatini taşıdığını düşünüyorum. Çünkü, 28 Şubat'ta tam bir emir-komuta zinciri vardı. Zaten, gazetelerde yayınlanan BÇG belgesi, Deniz Kuvvetlerine ait. Genelkurmay 2. Başkanı Çevik Bir'in Deniz Kuvvetlerine müdahale edecek yetkisi mi var?