Bazen yorumlarda kolaycılığa kaçılarak deniliyor ki: "Hükümet müzakere yoluyla çözüm ararken, Emniyet ve yargının Cemaat'e yakın üyeleri güvenlikçi politikalardan yana. Bu yüzden MİT Müsteşarı Hakan Fidan'ın ifadesi alınmak istendi."
Oysa bu doğru değil. Gülen'in onursal başkanlığını yaptığı Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı'nın geçen yılki Abant toplantısında, sonuç bildirisi anadilde eğitimin şart olduğunu belirtiyordu. Türkçe resmi dil olarak kalmakla birlikte, vatandaş, devlet dairelerinde Kürtçe konuşarak işini görebilmeliydi. Abant toplantısında, kuvvetli bir ademi merkeziyet vurgusu da yapıldı.Tavsiye mahiyetindeki bu kararlar, gördüğünüz gibi AK Parti çizgisinden daha ileri bir noktayı işaret ediyor. Hem AK Parti, hem de CHP, anadilde eğitimi benimsemiyor. Son olarak çıkarılan Belediye Kanunu, yerel yönetimler üzerinde merkezi idarenin etkisini ve denetimini kaldırmadı. Ayrıca KCK operasyonlarını, Emniyet tek başına, İçişleri Bakanı ve Başbakan'ın itirazına rağmen mi gerçekleştiriyor? Hükümet, yol haritasını "Terörle mücadele, siyasetle müzakere" olarak çizmedi mi? Askeri operasyonlar, tabii ki Başbakan'ın talimatıyla sürüyor.
Her fırsatta Cemaat'i günah keçisi yapanlar, PKK sorununun çözülmemesinde de, sorumluluğu hükümetten alıp, Cemaat'e kaydırma hevesinde. Demek istiyorlar ki, hâlâ kan dökülüyorsa, bunun müsebbibi güvenlikçi politikalarda ısrar eden polisler ve yargı mensupları. Hükümet pir-ü pak... Cillop gibi!