Şerafettin Elçi, barışı temsil ediyordu" diyenlerin sayısı bir hayli fazla. Peki, bu barış sembolü adamı, Türkiye Cumhuriyeti neden yargılayıp mahkûm etti? Hem de birkaç defa. 12 Mart 1971 muhtırasından sonra, 8 ay askeri cezaevinde tutuklu kaldı. 1978- 1979'da Ecevit hükümetinde Bayındırlık Bakanı oldu. Bakanlık görevini yürütürken, "Türkiye'de Kürtler var; ben de Kürdüm" dedi. 12 Eylül'de, Sıkıyönetim Mahkemesince, 2 yıl hapis cezasına çarptırıldı. "Kürtleri işe alıyor" gerekçesiyle, Yüce Divan'da yargılandı; mahkûm oldu. 1999'da Anayasa Mahkemesi, Elçi'nin kurduğu Demokratik Kitle Partisi'ni kapattı. Elçi, yaklaşık 30 ay cezaevinde kaldı. 10 yıl da siyasi haklardan mahrum bırakıldı.
Demek ya kanunlarımızda bir hata var; ya yargıçlarda devleti koruma içgüdüsü ağır basıyor; ya da TBMM'de MHP hariç bütün partilerin birlikte uğurladıkları Elçi, -genel kanaatin aksinebarışın temsilcisi değildi.
Bu çelişkiyi çözdüğü an, Türkiye, Kürt meselesini de sonlandırabilir.
Bir itiraf: Elçi, bakan sıfatıyla Kürt kimliğini vurgulayıp, bakanlık koridorlarında Kürtçe konuşulmasına izin verince kıyameti kopartmıştım. Ama o günden bugüne çok şey değişti. Asıl, asimilasyoncu ve inkârcı politikaların Türkiye'yi bölünmeye götürdüğünü gördüm. İnşallah başkalarının da gözü açılır. Zira, operasyonlarla barışa varılamayacağı ortada.