Tayyip Erdoğan'ın kuvvetler ayrılığına değil, yargının yetkisini aşmasına karşı olduğunu, Star/NTV yayınından öğrendik. Keşke, ilk baştan itibaren konuyu bu şekilde dile getirseydi. O zaman, boşuna bir tartışma çıkmazdı. Zira, bütün yasal sınırlamalarına rağmen, Danıştay'ın ya da Anayasa Mahkemesi'nin yetkilerini aştığına birçok kereler şahit olduk. Ve sadece AK Parti hükümeti değil, ondan önceki hükümetler de bu konuda yakındı durdu.
Danıştay'ı ele alalım: 1961 Anayasası, "İdarenin hiçbir eylem ve işlemi, hiçbir halde yargı mercilerinin denetimi dışında bırakılamaz" diyordu. Fakat Danıştay, bu konumunu o kadar istismar etti ki, 1971'de söz konusu maddeye, "Yargı yetkisi, yürütme görevinin kanunlarda gösterilen şekil ve esaslara uygun olarak yerine getirilmesini sınırlayacak tarzda kullanılamaz. İdari eylem ve işlem niteliğinde yargı kararı alınamaz" hükmü ilave edildi. Danıştay, o tarihte, sınıf geçmeyen talebenin notunu yükseltiyor, askerleri terfi ettiriyordu. 1982 Anayasası'nda Yüksek Askeri Şûra kararlarını yargı denetimi dışında bıra- kan hüküm, Danıştay'ın yetkisini aşmaya devam etmesi yüzünden getirildi. Ayrıca, 125'inci maddeye 1971'deki değişikliğin bir benzeri konuldu: "Yargı yetkisi idari eylem ve işlemlerin hukuka uygunluğunun denetimi ile sınırlıdır. Yürütme görevinin kanunlarda gösterilen şekil ve esaslara uygun olarak yerine getirilmesini kısıtlayacak idari eylem ve işlem niteliğinde veya takdir yetkisini kaldıracak biçimde yargı kararı verilemez."
Ecevit hükümeti zamanında, kamu hizmetleriyle ilgili imtiyaz şartlaşma ve sözleşmeleri imzalanıyor, fakat Danıştay incelemeyi çok geciktirerek meseleyi sürüncemede bırakıyordu. Dolayısıyla 1999'da bir anayasa değişikliğiyle, imtiyaz sözleşmelerinde Danıştay'ın 2 ay içinde görüşünü bildirmesi zorunluluğu getirildi.
Anayasa Mahkemesi'nin de yetkisini aştığı durumlar sık sık ortaya çıktı. 1961 Anayasası, kanun ve tüzüklerin anayasa denetimine tâbi olduğunu yazıyordu. Bu yüzden, 1961 Anayasası, 1971'de değiştirilerek, Anayasa Mahkemesi'nin, anayasanın sadece şekil şartlarına uygunluğunu denetleyebileceği ilkesi kabul edildi. Fakat Mahkeme bu sınırlamaya da uymadı. Gene anayasa değişikliklerini esastan incelemeye devam etti. 1982 Anayasası, "şekil şartlarını inceleme" meselesinin ne olduğunu 148'inci maddesinde açıkladı: "Anayasa Mahkemesi, anayasa değişikliklerini sadece şekil bakımından inceler ve denetler. Anayasa değişikliğinin şekil bakımından denetlenmesi, teklif ve oylama çoğunluğuna ve ivedilikle görüşülemeyeceği şartına uyulup uyulmadığı hususlarıyla sınırlıdır."
Ama son olarak başörtüsü yasağının kaldırılmasında gördüğümüz gibi, 2008'de Anayasa Mahkemesi TBMM'de 411 oyla kabul edilen değişikliği iptal etti.
Aslında Başbakan, dünün hükümetlerinin yakınmalarını tekrar ediyor. Fakat kuvvetler ayrılığını eleştirdiği için, yanlış anlamalara sebebiyet vermiş oluyor.