Cumhuriyet bayramı yürüyüşü, Ankara Valisi Alaaddin Yüksel'in aldığı "istihbarat" üzerine yasaklandı. Yüksel'in kimliğini bilenler, şüpheye düştü. Yüksel, 28 Şubat sürecinde Milli Güvenlik Kurulu'nun aldığı kararları kendi başına uygulamaya kalkmış, Kur'an kurslarına polis baskınları yapılması yönünde Emniyet teşkilâtına talimat vermişti. İçişleri Bakanı Meral Akşener onu görevden almaya yeltenince, direnmişti; odasını da boşaltmadı. Bunun üzerine Akşener bir gece yarısı baskını düzenledi; Yüksel'in odasının kapısının kilidi kırıldı ve ancak bu sayede içeri girildi. Yüksel, o tarihte sırtını dönemin asker-sivil kodamanlarına dayamıştı. Sivil iktidarın değil, askerin dediğini yapıyordu.
Bu yüzden "İstihbarat aldık; cumhuriyet yürüyüşü bir tehdit doğurabilir" uyarısının art niyet taşıyabileceğini düşünüyorum. Kim bilir belki de, "sivil dikta" imajını yaratmak ya da pekiştirmek için böyle davranmıştır.
Öte yandan, sivil toplum örgütleriyle cumhuriyeti kutlamak isteyen CHP, pekâlâ 6 farklı güzergâhtan birini tercih edebilirdi; etmedi. Yasağa karşı çıksam bile, CHP'nin Ulus-Anıtkabir güzergâhı için direnişini, "Amaç üzüm yemek değil bağcı dövmek miydi?" diye sorgulayabilirim.