Geçenlerde Haber Türk'te, Cumhuriyet gazetesinden Orhan Bursalı, fuhuş, şantaj ve casusluk davasının çöktüğünü ileri sürdü. Bu doğru değil. Sadece özel hayata ilişkin belgelerin şantaj maksadıyla kullanıldığı ispat edilemedi; çünkü kimse şikâyetçi olmadı. Ayrıca devlet sırlarının ve gizli bilgilerin başka ülkelere satıldığına dair de delil bulunamadı. Ama Denizci Albay İbrahim Sezer'in evinde çıkan o belgelerden dolayı mahkûmiyet gerçekleşti. Zaten söz konusu belgelerin bir benzeri, Gölcük Donanma Komutanlığı'ndaki İstihbarat Karşı Koyma biriminin parkesinin altında da bulundu.
Orhan Bursalı, yalnız davaya çöktü demekle yetinmiyor. Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği'nin (ÇYDD) Başkanı Türkan Saylan'ı da o davayla irtibatlı gibi göstererek, Saylan'la ilgili iddiaların da mesnetsiz olduğunu ileri sürüyor. Oysa ÇYDD, fuhuş davası içinde yargılanmadı ki! Kadıköy Şubesi'nde ele geçen belgeler, bu derneğin askerlerle ilişki kurarak, belli bir amaç doğrultusunda faaliyet yürüttüğünü göstermekteydi. ÇYDD'li kızlar, denizci talebelerle tanıştırılıyor ve bu suretle gençler yakından izleniyordu. Ayrıca "Yeşil kardelenlerin irticai kesime sızması" yönünde yazışmalar da Kadıköy Şubesi'nden çıktı. ÇYDD'liler, Ergenekon davası kapsamında yargılanıyor. Bilgi kirliliği üzerine herkes ahkâm kesiyor; kafalar iyice karışıyor.