Azınlık temsilcileri, hukukçulardan oluşan bir heyet ile TBMM Anayasa Komisyonu'na bir metin sundu. Bu heyette Galatasaray Üniversitesi'nin değerli öğretim üyelerinden Mehmet Karlı ile Emre Öktem de bulunuyor. Diğerleri azınlık mensubu. Komisyona teklif edilen metin, aslında Türkiye'nin birçok sorununa çözüm getirecek nitelikte. Eşitlik, çoğulculuk ve özgürlükler ön plana çıkarılmış. Mevcut anayasada da bulunan "Kanun önünde eşitlik" ibaresi, zaman zaman bu eşitliğin fiilen hayata geçmesini sağlamıyor. Dolayısıyla, maddenin devamına "ayrımcılık" yasağının konulması öneriliyor: "Hiçbir şahıs, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayrıma tâbi tutulamaz. Devlet her türlü ayrımcılığın önlenmesiyle yükümlüdür."
Ayrımcılığı önleyebilmek için devletin, hem eğitimi bu şekilde tanzim etmesi, hem de, nefret söylemine karşı tedbir alması tavsiye ediliyor.
Ayrımcılığa karşı ve vatandaşlar arasında eşitliği gerçekten sağlayacak önlemler, Kürt kökenli vatandaşlarımızın da, Alevi yurttaşlarımızın da, başörtülü genç kızlarımızın veya İmam Hatiplilerin de dertlerine derman olabilir.
Türkiye'de, Diyanet İşleri Başkanlığı, laiklik bağlamında daima eleştirilmiştir. Çünkü kamu kaynakları sadece tek bir inancın mensupları için harcanmaktadır. Sadece azınlıklar değil, Aleviler de, olaya aynı pencereden bakıyor. Heyetin teklifi şöyle: "Kamu kaynakları kullanılarak din hizmeti verilmesi halinde, tüm din ve inanç grupları arasında eşitlik ve tarafsızlık ilkesi uyarınca dağıtım yapılmalıdır."
Türkiye, devlet-din ilişkilerini cumhuriyetin kuruluşundan beri tartışıyor. Ama artık, "tepeden inmecilik" yerine, çoğulculuk, özgürlük ve eşitlik ilkeleri doğrultusunda çözüm aramalıyız. Azınlıkları temsilen Anayasa Komisyonu'na giden heyet, bu hususa da temas ediyor: Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi, vatandaşlara bireysel ya da kolektif olarak dinini ya da kanaatini ihzar etme özgürlüğü tanımıştır... Ebeveynler, çocuklarını, kendi dini veya felsefi inançları doğrultusunda eğitebilirler... Kimse belli bir dinin/ inancın eğitimini almaya zorlanamaz... Dini gruplar ibadetlerini yapabilmeleri için gerekli olan din adamlarını yetiştirebilecekleri eğitim olanaklarına sahip olmalıdır.
Din ve vicdan özgürlüğü, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi çerçevesinde değerlendirildiğinde, İmam Hatip düşmanlığı, ya da başörtüsü düşmanlığı da yanlış, devlete, "dindar gençler yetiştirme"görevi yüklemek de. Devlet, sadece dindarların önündeki engelleri kaldırmak ve bütün inançlara eşit mesafede durmakla yükümlüdür.
Azınlıkların isteklerini özetlemek gerekirse: Eşitlik, özgürlük ve çoğulculuk bağlamında kendi din adamlarını yetiştirecek eğitim kurumları talep ediyorlar. Yüksek kamu görevlerine gelmelerinin engellenmesini eleştiriyorlar. Haklarından istifade etmelerini kolaylaştıracak tüzel kişilik istiyorlar. Azınlık haklarını teminat altına alan Lozan Antlaşması'na anayasanın başlangıç bölümünde atıfta bulunulmasını arzu ediyorlar. Azınlık gençlerine inanç ve dinlerinin yanı sıra, kültür ve tarihlerini öğrenme fırsatı verilmesi gerektiğini söylüyorlar.
Çok farklı gruplardan yeni bir anayasa için öneriler geliyor. Cemil Çiçek, canla başla çalışıyor. 2012'nin anayasanın tamamlandığı bir yıl olmasını dilerim.