Kamuoyunu çifte standart rahatsız ediyor. MİT'e ait gizli belgelerin sızdırılması çok yanlış; büyük hata. Bunu yapan bulunursa ve delillendirilirse, elbette cezalandırılmalı. HSYK, savcı Sadrettin Sarıkaya'nın belge sızdırdığı şüphesini taşıdığı için soruşturma başlattı; Adalet Bakanı da izin verdi. Ama daha önce de Ergenekon, Balyoz gibi davalarda belgeler sızmıştı. O zaman, eski HSYK'nın soruşturma talepleri Adalet Bakanı tarafından geri çevriliyordu. İşte bu çelişkiyi izah etmek kolay değil.
Kamuoyu vicdanını yaralayan ikinci bir husus da şu: Muvazzaf generaller, çok yüksek rütbeli subaylar, hatta Genelkurmay Başkanı dahi, özel yetkili savcılar tarafından soruşturulur, mahkemeler de tutuklama kararı verirken, "Şeriatın kestiği parmak acımaz"anlayışıyla hareket eden AK Parti iktidarının, Hakan Fidan konusundaki aşırı gayretkeşliği de, rahatsızlık yarattı. Çifte standart olmasa, daha kolayca kabul edilebilir bir davranış, geçmişteki uygulamalar sebebiyle, tepkiyle karşılanıyor.
Özel yetkili mahkemelerin en önemli özelliği, devlet memurlarının soruşturulması ve kovuşturulması için ön izin şartının bulunmaması. Zaten bu sayede darbelere ve Ergenekon'a karşı başarılı bir mücadele yürütülebildi. Unutmayalım ki demokrasilerde herkes hesap vermeli. Sami Selçuk da Radikal'de yazdı. Devlet memurunu koruma ve kollamanın temelinde, devleti koruma içgüdüsü yatıyor. Ama şüpheli ya da suçluyu koruyan bir zihniyet, devleti korumuş olmuyor; aksine, zarar veriyor. Batı standardında bir demokraside, memurlara dokunulabiliyor. Türkiye, ters istikamette yol almamalı.