Türkiye'nin en iyi haber sitesi
NAZLI ILICAK

28 Şubat yargılanacak mı?

Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, "28 Şubat"ın failleri hakkında soruşturma açma kararı verdi. Bu çok önemli bir adım. Ama sonu nereye kadar gider, bunu şimdiden kestirmek imkânsız. Çünkü o dönemde hareketlenen Türk Silâhlı Kuvvetleri "cumhuriyeti koruma ve kollama" geleneğini sürdürüyordu. Kendilerini, bu milletin vasisi, hamisi gibi gördüklerinden "Ne doğru, ne yanlış biz karar veririz" havasındaydılar.
1960'tan itibaren kurulan "Askeri vesayet", bir yandan Yargı, öte yandan Medya ayağıyla takviye edilerek, bugünlere kadar devam etti. Sözde en demokratik anayasayı yapmıştık 1961'de.
Ali Fuat Başgil, cumhurbaşkanı adayı olmak isteyince, tehdit ve baskı altında bu kararından dönmek zorunda kaldı. Cemal Gürsel'in ismi, silâhların gölgesinde tek aday olarak Genel Kurul'un onayına sunuldu.
Çankaya Protokolü'yle, Adalet Partisi'nin Genel Başkanı yerine, CHP Genel Başkanı İsmet İnönü'nün başbakan olması empoze edildi.
Adalet Partisi ile CHP anlaşıp, anayasayı değiştirmek, böylece Demokrat Partililere siyaset yolunu açmak istedi. Gürsel'den sonra cumhurbaşkanlığı koltuğuna oturan eski Genelkurmay Başkanı Cevdet Sunay, Demirel'i Köşk'e davet etti ve Demokrat Partililerin siyasi haklarına kavuşmasına TSK'nın razı gelmediğini tebliğ etti. Anayasa değişikliği Komisyon'a geri çekildi.
Cevdet Sunay sonrasında, cumhurbaşkanı adayı aranıyordu. Faruk Gürler, Genelkurmay Başkanlığı'ndan istifa edip, aday oldu. Aday olmadan önce, zaten Kara Kuvvetleri Komutanlığı sırasında, Hava Kuvvetleri Komutanı Muhsin Batur ve Genç Subaylarla birlikte Güney Amerika modeli bir darbe faaliyeti içine girmiş, son anda, yüreği yetmeyince, 12 Mart muhtırasıyla yetinmişti. Komuta kademesi muhtırayla Demirel'in istifasını sağladı ve "beyin takımını" hükümet yaptılar. Bu karanlık geçmişe rağmen Gürler, güle oynaya Genelkurmay Başkanı oldu; kimse engelleyemedi. Sonra da cumhurbaşkanlığı koltuğunu bile kendisine hak gördü. Cumhurbaşkanlığı oylaması yapılacağı gün, TBMM'deki localar subaylarla dolmuştu. Ecevit ve Demirel baskılara boyun eğmedi. Ama gene de, ancak, ılımlı bir askeri, Fahri Korutürk'ü seçtiler. Bu bile büyük başarı sayıldı.

***
28 Şubat, bir iki senelik kısa bir dönem değildir. Askeri vesayet zihniyeti, 1960'tan sonra, çeşitli kisveler altında günümüze kadar uzanmıştır. Askerin siyaseti istediği gibi şekillendirmesi, bazı gelişmeleri tehdit gibi görüp, engellemeye çalışması, 28 Şubat'la sınırlı kalmaz. Dikkat ederseniz, 28 Şubat "başarısı" daha sonra gelenleri de heveslendirmiştir. Genelkurmay Başkanı Hüseyin Kıvrıkoğlu'nun "28 Şubat bin yıl sürecek" demesi, aslında askeri vesayet karşısında siyasi iktidarların aczine olan inancından kaynaklanmaktaydı. Nitekim, Batı Çalışma Grubu'nun başkanı olduğu bilinen Çetin Doğan Paşa, 2002'de AK Parti iktidarına karşı Balyoz Planı'nı, bu tecrübelerin ışığı altında başlattı. "Höt desek, sivil hükümet dayanamaz" düşüncesi hâkimdi.
Psikolojik harekâtın başarıya ulaşması, medya, bürokrasi ve aydınlarla işbirliğine bağlıydı. 28 Şubat'ta da Genelkurmay, rektörlere, yargı üyelerine, basın mensuplarına brifing vermemiş miydi? Refah Partisi'nden kaynaklanan büyük tehlikeyi onlara anlatmamış mıydı? Sermayeyi bile "Yeşil" diye nitelendirip, listesini yayınladılar. Askeri birliklerin, Ülker de dahil, "yeşil sermayeden" alışveriş yapmasını yasakladılar. Tabii, altyapıyı hazırlamak için o gün de medya devreye sokulmuştu; Balyoz Planı'nda da, işbirlikçi gazeteciler listesi hazırlandı. İşadamları, üniversite üyeleri, köşe yazarları ile irtibat sağlandı. Çok teferruata girmeyeceğim; Balyoz sonrası diğer gelişmeleri satır başlarıyla hatırlatmaya çalışacağım:
Jandarma Genel Komutanlığı'na gelen Şener Eruygur, Batı Çalışma Grubu benzeri Cumhuriyet Çalışma Grubu'nu Jandarma bünyesinde kurdu. "Sarıkız" darbe planını hazırladı; tutturamadı, çünkü Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök, darbeci komuta heyetine karşı çıktı. Deniz Kuvvetleri Komutanı Özden Örnek de, bütün safahatın bir güzel günlüğünü tuttu. Dedim ya, askerler için vesayet tabii bir süreçti. Bu yüzden çekinmelerine gerek yoktu.
2007 Cumhurbaşkanlığı seçiminde, yargının nasıl devreye sokulduğunu hatırlıyoruz. Anayasa Mahkemesi, toplantı yeter sayısının 367 olduğu iddiasını gerçek olarak kabul etti. AK Parti'nin seçim zaferi, cumhuriyeti koruma kollama heveslilerini bir nebze ürküttü ama kararlı bir grup, yola devam etmekte ısrarlıydı.
Anayasa Mahkemesi yeniden devreye sokuldu. Bu defa, AK Parti aleyhine kapatma davası açıldı. AK Parti bir oy farkla, kapatılmaktan kurtuldu fakat Anayasa Mahkemesi, başörtüsünü serbest bırakma çalışması dolayısıyla bu partiyi "laiklik karşıtı" ilan etmekte beis görmedi.
2007'in 27 Nisan'ında Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt e-muhtırayı yayınladı.
2007'de Ergenekon soruşturması ve operasyonlar başladı. Tedricen yoğunluk kazandı; kirli torbalar açıldı.
Askerin psikolojik harekâtla müdahaleye teşebbüs etmesinin son tarihi 2009'dur. Kafes Eylem Planı, İrtica ile Mücadele Eylem Planı ve İnternet siteleri AK Parti'yi yıpratıp, itibarsızlaştırmaya yönelmişti. Hepsi açığa çıktı. Şu anda, gizli saklı bir köşede hücre yapılanmaları mutlaka vardır. Ama çok şükür, güçleri kalmadı; millet de, iyice uyandı.
28 Şubat'ı yargılayacağız yargılamasına ama askerin, "rejimin hamisi" olduğunu düşünen, her fırsatta onlara davetiye çıkaran medya mensuplarını, işadamlarını, yargı üyelerini ne yapacağız? Hepsini yargılayamayız ya! Bence teşhir etmek yeterli. Çünkü sorgulasanız, bütün bu gelişmeleri doğal karşıladıklarını söyleyeceklerdir. Yıllardan beri onların zihin haritası bu şekilde oluşmuştur.
***

Refah Partisi aleyhine Yargıtay Başsavcısı Vural Savaş iddianame hazırladı. İddianame Yekta Güngör Özden'in başkanlığını yaptığı Anayasa Mahkemesi'nce kabul edildi. Kapatma kararının altında Özden'in yerine geçen Ahmet Necdet Sezer'in imzası var. Refah Partisi davasını görmelerine rağmen, Anayasa Mahkemesi üyeleri belki birkaç istisnasıyla, diğer Yüksek Yargı mensuplarıyla birlikte Genelkurmay'ın bilgilendirme brifingine katıldılar. Hani hâkimlere, savcılara talimat verilemezdi? 28 Şubat sürecinde bu kural askıya alındı.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA