Türkiye'nin en iyi haber sitesi
NAZLI ILICAK

Dış politikada sorunlar

Dış politikada başımızı ağrıtan ve önümüzü kesen iki önemli mesele...
1) İsrail karşısında "Gazze" davamız... Artık İsrail'in özür dilemesi ve tazminat ödemesi yetmiyor. Bu ikisine, "Gazze ablukasından vazgeçilmesi" şartı da ilâve edildi. Yakında dördüncü şart gelir mi? Filistin devleti resmen tanınsın gibi...
Erdoğan'ın bölgedeki itibarı beni gururlandırıyor. Ama çözüme ulaştıramadığımız takdirde, sorunların altında ezileceğimizden endişe ediyorum.
2) Rum/ Yunanistan karşısında "Kıbrıs" davamız...
a) Ada'da barış sağlanmadan, Kıbrıs, AB dönem başkanı olursa, Türkiye, AB ile müzakereleri donduracak. Avrupa Birliği'ni gözden çıkarttık mı? Yoksa AB üyelerinin bizim haklı tavrımıza destek vereceği umudunu mu taşıyoruz?
b) Kıbrıs'ın Doğu ve Güney Doğu'sunu sondaj çalışmalarına açan Rum yönetimine karşı, biz de KKTC ile kıta sahanlığı anlaşması imzalayacağız. Ayrıca, Tayyip Erdoğan, Rumlarla iş yapan petrol/ doğalgaz şirketlerinin Türkiye'deki enerji projelerine alınmayacağını açıkladı.
Sormak isterim: Yunanistan Mısır'la; Kıbrıs Rum Yönetimi, İsrail, Lübnan ve gene Mısır ile Münhasır Ekonomik Bölge (MEB) sınırlandırılması anlaşmalarını imzalarken, acaba biz, neden, sadece kıta sahanlığımıza tecavüz eden petrol ve doğalgaz arama ruhsatlarını protesto etmekle yetindik; nota verdik? Gerçi söz konusu bölgelerde Deniz Kuvvetleri tatbikatıyla, Kıbrıs'tan alınan ruhsatlara göz yumulmayacağını gösterdik ama niçin Mısır'la biz de MEB anlaşması yapmadık?
Prof. Sertaç Başeren'in "Doğu Akdeniz'de iş işten geçmeden" başlıklı bir makalesine rastladım. 2007 tarihli yazısında, bu konuda hükümeti uyarıyordu. Yunanistan'ın, Girit, Kaşot, Karpatos, Rodos ve Meis adalarını birleştiren hattı esas alarak, Mısır'la Münhasır Ekonomik Bölge çizme çabasında olduğunu belirten Başeren, "Kıbrıs Rum Yönetimi 2003'te Mısır'la anlaştı. Bari Yunanistan'ın da Mısır'la anlaşmasına fırsat vermeyelim; öncelik alalım" tavsiyesinde bulunuyordu.
Başeren'in çizdiği tabloya göre, Yunanistan ve Kıbrıs Rum Yönetimi'nin üzerinde hak iddia ettikleri MEB, uluslararası hukukta kabul görürse, Türkiye Doğu Akdeniz'deki 145 bin kilometre karelik kıta sahanlığı alanının 71 bin kilometre karesini Yunanistan'a, 33 bin kilometre karesini ise Kıbrıs Rum Yönetimi'ne kaptırmış olacak; bize sadece 41 bin kilometre karelik bir alan kalacak.
Exxon-Mobil (ABD), BP (İngiliz), Shell (Hollanda), Total (Fransa), Lukoil (Rusya) şirketlerinin, 1.5 milyon dolar ödeyerek şartname ve sismik verileri satın aldığı biliniyor; tartışmalı sahada petrol ve doğalgaz arama faaliyetine başlarlarsa, müdahalede bulunduğumuzda, bu şirketlerin devletleriyle de karşı karşıya gelmez miyiz? Prof. Sertaç Başeren, 2007 tarihli yazısında böyle bir gelişmenin ihtimal dahilinde olduğunu söylüyordu.

YAZARIN BUGÜNKÜ DİĞER YAZILARI
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA