Deniz Feneri tamamen siyasallaşmış bir dava. Muhalefet, siyasi iktidarın konuyu savsakladığını ileri sürer durur. Bir de, üstüne savcıların görevden alınması, işin tuzu biberi oldu. Ankara 3. Sulh Ceza Mahkemesi'nin kararının bir bölümünün üzerini kapatarak tapuya gönderen savcılar, şüphelilerin hissedar oldukları firmaların mal varlıklarına tedbir konulmasını sağladılar. Oysa mahkeme, sadece şüphelilerin mallarına ve hisselerine tedbir konulmasını öngörmüştü. Bu durum, sözgelimi Kanal 7 gibi bir basın kuruluşunun da işlemesini, maaşların ödenmesini zorlaştırıyor. Keşke 3 savcı, görevden alınmasa ve şüphelilerin avukatı mahkemeye başvurup, tedbir kararını kaldırtsaydı. Böylece, hadise, siyaset zeminine çekilmezdi. Şimdi, Adalet Bakanı Sadullah Ergin'in açıklamaları, en azından bir kesimi ikna etmeye yetmiyor. Siyaset meydanında, haklı olmak kadar, kamuoyunda haklı görünmek de önemli.
Adalet Bakanı Sadullah Ergin'le telefonda konuşurken, "İşin bu hale gelmesinin bir sebebi de Deniz Feneri davasının savsaklanması" dedim. Sadullah Ergin meydan okudu: "İddialı konuşuyorum: Deniz Feneri'ni Sadullah Ergin savsakladı diyen beri gelsin. Biz Adalet Bakanlığı olarak sadece posta vazifesi gördük. Karşılıklı yazışmaları gün aksatmadan diğer tarafa intikal ettirdik."