Eski Genelkurmay Başkanı Işık Koşaner, medyaya yansıyan ses kayıtlarında, Hantepe baskınındaki (20 Temmuz 2010) Heron görüntülerinin koordinesizlik yüzünden değerlendirilmediğini anlatıyor. Sadece Hantepe mi? Kaç tane olayda ihmal ve tedbirsizlik var!
En önemlilerini hatırlatalım:
21 Ekim 2007: Hakkâri / Yüksekova Dağlıca baskını... 13 askerimiz şehit oldu. Baskından 9 gün önce teröristlerin bölgede hareket halinde olduğuna dair ivedi damgalı Van Jandarma Asayiş Kolordu Komutanlığı raporu, Genelkurmay Başkanlığı'nın, Kara Kuvvetleri Komutanlığı'nın ve 2. Ordu Komutanlığı'nın istihbarat daireleriyle, Dağlıca Tabur Komutanlığı'nın bağlı olduğu Hakkâri Dağ Komando Taburu'na ulaşmıştı. Rapor 12 Ekim 2007 tarihini taşıyordu. Baskın, 21 Ekim 2007'de gerçekleşti. Saldırı daha önceden bilinmesine rağmen, neden hiçbir tedbir alınmadı? "Koordinesizlik" denilip, geçiştirilebilir mi? Nerede sorumluları?
3 Ekim 2008: Hakkâri / Şemdinli Aktütün Karakolu'na baskında, 17 şehit verdik. Oysa daha önce, 80 kişilik bir PKK grubunun, Hakkâri/Şemdinli bölgesine doğru harekete geçtiğini gösteren görüntüler ve koordinatlar, İnsansız Hava Araçları (Heronlar) tarafından tesbit edilip, Eylül başında Genelkurmay'ın bilgisine sunulmuştu. 29 Eylül'de de, Van Asayiş Güvenlik Komutanlığı Harekât Merkezi'nden İstihbarat Kurmay Binbaşı Zafer Kılıç, gizli ve çok ivedi bir rapor göndererek, PKK'nın eylem hazırlığı içinde olduğu, Irak'ın Kuzey'inden İkiyaka bölgesine 10 uçaksavar getirildiği haberini ilgililere vermişti. Saldırıdan bir gün önce, 2 Ekim'de, aynı birimden nöbetçi Kurmay Yarbay Ferdi Korkmaz, PKK'lıların bölgedeki hareketliliğini, sınırdan geçenlerin kod adlarını, sayılarını, kaç adet silâha ve katıra sahip olduklarını gizli ve ivedi bir raporla Genelkurmay'a ulaştırmıştı. Bütün bu uyarılara rağmen, niçin tedbir alınmadığı koca bir soru işareti olarak zihinlerde kaldı. Aktütün'ü, o sırada Antalya'da golf oynayan Hava Kuvvetleri Komutanı Org. Aydoğan Babaoğlu'nun ismiyle birlikte anıyoruz. Saldırı, 3 Ekim 2008'de Cuma günü öğle sularında başladı. Komutan haberdar edilmedi ve golf oynamaya devam etti. Babaoğlu, kendisi Ankara'da olmasa dahi, operasyonların gerektiği gibi yapıldığını, herhangi bir eksiklik ortaya çıkmadığını açıkladı. Peki ihbarları Genelkurmay niçin değerlendirmedi? Ciddiye mi almadı? Yoksa gene "koordinesizlik" mi söz konusu?
22 Mayıs 2009: Hakkâri/Çukurca Hantepe'de mayın patlayınca 7 şehit vermiştik. Sonradan, Hakkâri Tümen Komutanı Gürbüz Kaya ile Çukurca 20. Sınır Tugay Komutanı Tuğgeneral Zeki Es arasında geçen bir konuşma sayesinde, mayının Zeki Es tarafından oraya yerleştirildiği, Tümgeneral Gürbüz Kaya'nın da, "ufak tefek hata" diye nitelediği bu eylemin üzerini örttüğü ortaya çıktı. Burada, gerçek faili gizlemek üzere başarılı bir "koordinasyon" göze çarpıyor.
19 Haziran 2010: Hakkâri / Şemdinli Tekeli Karakolu'na bağlı Gediptepe'de 11 şehit verdik. Oysa baskından önce hazırlanan bir istihbarat raporunun mevcudiyeti gazetelere yansımıştı. Emniyet Müdürlüğü Büro Amiri Başkomiser Ahmet Yiğenoğlu, 16 Haziran saat 21.20'de, Şemdinli Jandarma Karakolu'na, PKK'nın Tekeli Karakolu ve bu tabura bağlı Gediktepe üs bölgesine saldırı yapacağını bildirmişti. İhbar ciddiye alınmamış olacak ki, 11 askerimizi kaybettik.
Tümgeneral Gürbüz Kaya, kendilerine yaklaşan karartıları gördüklerini belirtti; ateş edilmemesini "Çoban sandık" sözleriyle açıkladı. Bu açıklamadan kısa bir süre sonra, Hatay'ın Hassa ilçesinde güvenlik güçleri kekik toplayan köylülere, terörist sanarak ateş açtı. 2 köylü öldü, 1 köylü yaralandı. Teröristin çoban sanılması, kekik toplayan köylünün ise, terörist sanılarak öldürülmesi, kamuoyunda tepkiyle karşılandı.
Gediktepe'de "koordinesizlikten" mi söz edebiliriz, yoksa bir görme bozukluğundan mı?
20 Temmuz 2010: Hakkâri / Çukurca Hantepe'de, PKK saldırısında 7 askerimiz şehit oldu. Taraf olayı, "Generaller askerin öldürülmesini seyretti" başlığıyla verdi. Çünkü insansız hava aracı Heronlar, saldırıdan önceki ve sonraki görüntüleri kaydetmişti. Gece yarısı saat 2'de, Hantepe üs bölgesine, saldırı ihbarı gelince, hemen bir Heron gönderilmişti. Dolayısıyla, PKK'lıların her hareketi kaydedilmiş ve ilgili komutanlara ulaşmıştı. Gece yarısı saat 3'teki kayıtlar, PKK'lıları, askeri barınaklarda gösteriyordu. Hatta mevziler arasında dolaşıp, sağ asker kalıp kalmadığını araştırıyorlardı. Daha sonra da, diğer PKK'lılarla buluşmak üzere dönüşe geçtiler; dönüş yolunda bir süre dinlendiler. O sırada saat, Heron kayıtlarına göre 3.29'du. Bir buçuk saat içinde, Hantepe'ye hiçbir yardım ulaşmadı. Bu da bir başka "koordinesizlik." Genelkurmay'a göre sis vardı; yardım uçakları gidemedi. Oysa meteoroloji havanın açık olduğu bilgisini verdi.
İsterseniz 10 Ağustos 2011'deki Silvan'ı da bu ihmaller, tedbirsizlikler zincirine katabiliriz. İhbarlar değerlendirilmiyor, Heron görüntülerinden yola çıkarak süratle tedbir alınmıyor; yardıma gelecek helikopterler gecikiyor. Sadece yukarıdaki olayları değerlendirirsek... Dağlıca, Aktütün, Hantepe, Gediktepe ve Silvan'da toplam şehit sayısı 68. Mayın patlamalarını saymıyorum. Eski Genelkurmay Başkanı Işık Koşaner haklı da, özeleştiri yapacaklarına, niçin kurum olarak şehit cenazeleri üzerinden yıllarca siyaset yaptılar? Hepimiz, tam da cumhurbaşkanlığı seçimi sırasında Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt'ın "Sınır ötesi harekât yapılmıyor, bu yüzden can kaybı oluyor" şeklindekiısrarlı konuşmalarını hatırlıyoruz. Şehit cenazelerinde hükümeti lanetleyen provokatörleri de. Türkiye'de yıllarca asker, bu zaafları gidermek üzere siyasi iktidarla kafa kafaya vereceğine, hep arkadan vurmaya gayret etti. Dizginleri elinden bırakmamaya çalıştı. Şimdi yaldızlar dökülüyor ve zaaflar ortaya çıkıyor.