Bugünlerde Merve Kavakçı'nın adı sık sık anılıyor. Çünkü tutuklu milletvekillerine milli irade adına sahip çıkarken, 1999'da gerçekleşen bu büyük "milli irade kazasını", hatta "suikastını" hatırlamamak mümkün değil. Ama Oktay Ekşi, Meclis kürsüsünde tutuklu milletvekillerine atıfta bulunurken, tabii ki Kavakçı'yı hatırlamadı. Bakın o tarihte, Ecevit'e hak vererek, bu olayı nasıl değerlendirmişti: "Necmettin Erbakan bu satırların kaleme alındığı dakikada, Türkiye'nin en mutlu adamıydı. Nazlı Ilıcak daha çocukluk çağından beri iftihar ettiği 'isyankâr'lığının yeni bir örneğini ortaya koyma fırsatını bulduğu için mutluydu. Merve Kavakçı kendisine Necmettin Erbakan tarafından verilen, sadece Meclis'i değil, sistemi de birlikte torpilleme görevini, Meclis Genel Kurul salonuna, siyasi bir simge haline gelmiş olan 'başörtüsü' ile girerek yerine getirdiği için mutluydu. Tıpkı bir terör çetesi gibi hareket ettikleri belli. Geride sabotaj planlarını hazırlayan bir beyin var. Yaptığı, PKK'nın önce 'kutsal bir görev yapacağına' inandırdığı, sonra beline bomba sarıp belli bir tarihte belli bir yerde o bombayı patlatarak, hem kendi canına hem de masum insanların canına kıymasını sağladığı kadın militanları kullanmasından özde zerre kadar farklı değil. Sabotaj planının sahibi belli ki Necmettin Erbakan'dan başkası değil. Nazlı Ilıcak'la Merve Kavakçı da sabotaj planının uygulayıcıları. Görev bölümünü böyle yapmışlar. Ama Erbakan'la Ilıcak açısından sorun yok. Çünkü bomba onların değil Kavakçı'nın beline sarılı. Dün Meclis'te yaşananlar işte bundan ibaret idi." (Oktay Ekşi- Hürriyet- 3 Mayıs 1999)
Ekşi'nin gözünde biz suçluyduk. Teröristten farkımız yoktu. Zaten, Yargıtay Başsavcısı Vural Savaş da, Fazilet Partisi'ni kapatma gerekçesinde Oktay Ekşi'nin bu cümlelerine atıfta bulunmuştu.
Haber Türk'te Balçiçek İlter, "Merve Kavakçı'ya özür borçlusunuz" başlıklı bir yazı kaleme almış. Bilmiyorum, milli iradenin üstünlüğü peşine düşen Ekşi, bu çağrıya uyar mı?