Taraf gazetesinde birbirinden ilgi çekici Wikileaks belgeleri yayınlanıyor. Ergenekon ve Balyoz davalarına inanmayanların, dikkatle bunları okumalarını tavsiye ederim. Türkiye'de "Derin Devlet" ve eylemlerine ilişkin tereddüdü olanlar, -AK Parti'nin iktidara gelmesinden hemen sonra, 15 Kasım 2002'de- ABD Ankara Büyükelçisi Robert Pearson'ın, Washington'a gönderdiği "Türkiye'nin Derin Devleti" başlıklı rapora bir baksınlar. Rapordan bazı bölümleri paylaşıyorum:
"...Türk Derin Devleti, askeriyenin, yargının ve bürokratik elitin seçme üyeleri arasındaki iktidar ilişkileri anlamında kullanılıyor... Eski bir Milli Güvenlik Kurulu üyesi, bize, Derin Devletin kalbinde cumhurbaşkanlığının, askeriyenin ve yargının bulunduğunu anlattı. Aynı zamanda, 1997'de, İslâmcı Erbakan hükümetine karşı post-modern darbenin gerçekleşmesine yardım eden Batı Çalışma Grubu'nun da bir üyesi olan kişi, seçilmiş hükümetin sadece Derin Devletin hizmetkârı olduğunu söyledi. Derin Devlet, hükümetin aktivitesini etkilese de, hükümetin Derin Devlet üzerinde, esas itibariyle hiçbir nüfuzu yoktur, dedi. Bu yetkili, 'Eğer Derin Devlet gerçekten birini (Burada AK Parti Genel Başkanı Erdoğan'ı kastediyordu) iktidardan uzak tutmak isterse, o kişinin dışarıda kalacağını' öne sürdü..."

Raporun diğer bölümlerini de yazmaya devam edeceğim ama, yukarıda paylaştıklarımla ilgili düşüncemi hemen ifade edeyim: Askerlerin, sivil iktidarı ne denli küçümsediği, askeri vesayetin devam etmesini Türkiye'nin kaderi ve vazgeçilmez bir süreç gibi gördükleri ortada. İşte Balyoz ve Ergenekon, bu süreci ters yüz ediyor. İşbirliği yaptıklarından dolayı cezaevinde bulunanlar, Derin Devlet'i doğal bir mekanizma gibi gördüklerinden dolayı, "Biz suç işlemedik ki" diye düşünebiliyor. Siyasete müdahale etmeye hazırlanan ve zemin yaratmak üzere de, psikolojik harekât düzenleyen askerin yanında saf tutanlar (öğretim üyeleri, yargı mensupları, gazeteciler) olmadı mı Türkiye'de? Oldu... ve bugün hesap veriyorlar.
Robert Pearson'ın Washington'a gönderdiği rapordan devam...
"...Kemalist Cumhuriyet gazetesinde, 7 Kasım 2002'de yayınlanan ve Batı Çalışma Grubu'nun yeniden aktive edildiğini duyuran bir haberle ilgili olarak, eski Milli Güvenlik Kurulu üyesi ve Batı Çalışma Grubu'na mensup olan kaynağımız, bize, bu grubun Mayıs 2002'den bu yana başka bir isim altında, şimdilik gözlemci modunda çalışmaya devam ettiğini söyledi... Emekli Deniz Kuvvetleri Komutanı İlhami Erdil, 6 Kasım'da, askeriyenin komuta kademesinin, AK Parti'yi dikkatle izleyeceğini, özellikle de, yeni başbakanın, Savunma, Adalet, İçişleri ve Eğitim bakanlarının kimler olacağına dikkat edeceğini belirtti. Erdil, 'parlamenterleri hizada tutmanın' generaller için önemini vurguladı..."
"...Babasının ayak izlerini takip ederek, merkez sağ siyasete giren bir Türk bize, Türk Derin Devleti'nin nasıl işlediği konusunda bazı bilgiler sağladı: 'Derin Devletin her bürokratik yapıda ve her ilçede güvenebildiği bireyler bulunduğunu ve böylece iç gelişmelere hâkim olabildiğini, bu sistemin sadece İçişleri Bakanlığı'nı değil, Kemalist kurumların ve fikirlerinin egemenliğinin korunmasında elzem bir rol üstlenen Eğitim ve diğer ilgili bakanlıkları da kapsadığını' ifade etti. 'Her ilçede, birileri, yerel cephaneliğin anahtarlarına sahip' dedi..."
"...Anayasa Mahkemesi'nde uzun süre görev yapan bir yargıç şu bilgileri verdi: Kemalizm'e ve Derin Devlete yargısal sadakat çok önemli. Yargıçlar ve savcılar eğer katı çizgiden ayrılırlarsa, kariyerlerini köreltecek cezalarla karşılaşmaktan, meslekte geri plana itilmekten, görevden uzaklaştırılmaktan, ya da daha kötüsünden korkmaktadır..."
Raporu yeni baştan dikkatle okuyun. "Çankaya ele geçiriliyor", "Yargı ele geçiriliyor" diye neden sert tepkiler oluştuğunu daha iyi anlayacaksınız. "Derin Devlet= Cumhurbaşkanlığı, askeriye, yargı ve bürokratik elit." Kaleler bir bir düştükçe, feryatlar yeri göğü inletti.