Bir arkadaşım, namuslu vatandaşın Türkiye'de mağdur edildiğine dair bir hikâye göndermiş.
"Ben dürüst, vergisini muntazam ödeyen, trafik kuralları dahil her türlü yasa ve kaideye uyan bir vatandaşım. Ama başkaları tecavüz ediyor, alkollü araba kullanıp sakat bırakıyor, insan öldürüyor, hırsızlık yapıyor vs... Ben, onları vergimle hapishanede besliyorum. Çıktıklarında iş veriyorum. Kimileri aynı suçu tekrar işlemeye başlıyor. Düşünüyorum; aklımı kullanıyorum; sistemde yanlışlar buluyorum. Sivil toplum kuruluşlarıyla çalışıyorum, yazıyorum, oy veriyorum. Ama başkaları 'Ağlamayan çocuğa meme yok' diye, dağa çıkıyor, bomba atıyor, kırıyor, döküyor. Ben onları affetmeye zorlanıyorum. Ben bir tek çocuk sahibiyim. Sevgimi, ilgimi, maddi gücümü en iyi şekilde bu insana yatırmak istiyorum. Ama başkaları, onlarca çocuk dünyaya getiriyor. O çocuk kapkaç yapıyor, o çocuk tinerci oluyor. Ya da bakılamadığı için 13 yaşında satılıyor; 14 yaşında o da doğurmaya başlıyor. Ben daha maaşımı almadan vergim kesiliyor, ama başkaları vergi ödemiyor. Üstelik sık sık affediliyorlar. Ben evlendiğimde, nikâha gelen herkese, şeker yerine yüzlerce ağaç fidanı dağıttım. Başkaları, ormanı yakıp yerine ev yaptılar, sattılar, kiraladılar, zengin oldular ve 2B ile affedilecekler. Ben elektrik tasarrufu için saçımı havluyla kuruluyorum. Evlerimizi tasarruflu ampullerle donatıyoruz. Ama başkaları kaçak elektrik kullanıyor ve faturalarını ben ödüyorum.
Benim durumumu anlatan bir fıkra var. Sizlerle paylaşayım:
Adamın biri hiç kimseye kötülük yapmamış; çalmamış, uyuşturucu kullanmamış. Ölünce sorgu meleğinin önüne gelmiş.
Melek: İçmemişsin, kul hakkı yememişsin.
Adam: Evet.
Melek: Kimseye el kaldırmamışsın.
Adam: Evet.
Melek: Kendi karından başkasına yan gözle bile bakmamışsın.
Adam: Evet.
Onlarca sorudan sonra, sorgu meleği yanındakine dönerek, "Bir çift kanat getirin" demiş. Adam heyecanla sormuş: "Melek oluyorum değil mi?"
Melek: Hayır kaz oluyorsun!!!"
(Gülsen Çapa'ya teşekkürler)