Dün de, Ankara Siyasal Bilgiler Fakültesi'nde gençlerin protestosu devam etti. Önce, CHP Genel Sekreteri Süheyl Batum'a, daha sonra da, AK Parti milletvekili, Anayasa Komisyonu Başkanı Burhan Kuzu'ya karşı eylem yaptılar. Gene Süheyl Batum ucuz kurtuldu; hiç değilse yumurtalı bir saldırıya maruz kalmadı.
Batum'u izledim; sinirlerine hâkim olmaya çalışıyordu ama, sonunda dayanamadı, 30-40 kişilik gruba, "Toplantıya katılanların çoğu beni dinlemek istiyor; siz baskıyla onları engelliyorsunuz. Azınlığın bu şekilde çoğunluğa tahakkümüne faşizm denir" diye uyarıda bulundu. Ama tabii ki bu sözleri, o toplantıyı yaptırtmamaya kararlı gençleri durduramadı. "Çevik Kuvvet'le buraya gelen siyasetçileri istemiyoruz" dediler. Oysa güvenlik güçleri de, görevini yapıyor.
Herkes Dolmabahçe'deki gösteriden dolayı gençlerin tarafını tuttu.
"Orantısız güç" kullanan polisi eleştirdi.
Ama kantarın topuzu kaçtığı takdirde -dünkü yazımda da uyarmıştımgençler, haklı pozisyonlarını kaybeder.
1980 öncesi, eylemci azınlıkların, çoğunluğun okumasını engellediğini, üniversitelerde boykota iştirak etmeyenleri tehditle sindirdiklerini, farklı ideolojilerin değişik fakültelerde egemen olduğunu biliyoruz. Aklı başında hiç kimse, üniversitelerin 1980 öncesinde gördüğümüz gibi anarşi yuvaları haline gelmesine izin vermez.