10 Kasım dolayısıyla, Atatürk konusunda çeşitli oturumlar düzenlendi. Bazıları sükûnet içinde cereyan etti ama kimi programda, katılımcılar birbirine girdi. Atatürk'ün ölümünün üzerinden 72 yıl geçmiş olmasına rağmen, hâlâ sert münakaşaların olmasının sebebi, geçmişte, onun adına yapılan tasarruflardır. Meselâ darbeler... Hem 27 Mayıs, hem de 12 Eylül, sözde Atatürk'ün çizdiği yoldan gidenlerin, "cumhuriyeti koruma ve kollaması" şeklinde takdim edilmedi mi? 28 Şubat'ta, dindarlar, laik cumhuriyet hedefi gösterilerek ve Atatürk referans verilerek, mağdur edilmedi mi?
Bu millet Atatürk'ten değil, Atatürkçülerden, daha doğrusu, dogmalara yapışıp kalan sahte Atatürkçülerden çok çekti. Acaba kaç kişi "Atatürk ilkeleri" ibaresiyle anayasada yer alan ve üstelik milletvekillerinin onlara bağlı kalacağı yeminini ettiği ilkelerin, CHP'nin 6 okundan ibaret olduğunu bilir? "Cumhuriyetçilik, milliyetçilik, halkçılık, devletçilik, laiklik ve inkılâpçılık"... Bu ilkeler, 1937'de anayasaya girdi. 1961 Anayasası'na kadar, 2'nci maddede "Türk devletinin, cumhuriyetçi, milliyetçi, halkçı, devletçi, laik ve inkılâpçı olduğu" hususu yer alıyordu. 1961'de, 2'nci madde değişti; yukarıda sıraladığım ilkeler metinden çıkarıldı. Anayasanın Başlangıç bölümünde de "Atatürk ilkeleri" tabiri yer almıyordu. 1961'de, CHP'nin 6 okundan kurtulmuş olduk. O tarihte milletvekilleri yemininde de, bugünkü gibi "Atatürk ilke ve inkılâplarına bağlı kalacağım" cümlesi yoktu. 1982 Anayasası'na ise, "Atatürk ilke ve inkılâpları" bir referans hükmü olarak konuldu. Başlangıç bölümünde denildi ki, "Hiçbir düşünce ve mülâhaza... Atatürk milliyetçiliği, ilke ve inkılâpları ve medeniyetçiliğinin karşısında koruma göremez." Bilahare yapılan bir değişiklikle, "hiçbir düşünce ve mülâhaza"nın yerini "hiçbir faaliyet" aldı. Milletvekili yeminine de, "Atatürk ilke ve inkılâplarına bağlı kalacağım" sözleri eklendi. Şimdi çıkarmaya çalışsanız, kıyamet kopar. İşte Atatürk'ü, bu siyasi taassup gölgeliyor ve hâlâ sert tartışmaların konusu yapıyor.