Ayvalık, Osmanlı İmparatorluğu'nun muhtar kentlerinden biri. Öykü şöyle: Cezayirli Hasan Paşa, Çeşme yakınlarında, Koyun Adası sularında gemisini kaybeder. Osmanlı'nın Çanakkale'deki donanmasına katılmak üzere yola çıkar. Ayvalık'ta Papaz İkonomou'nun çiftliğinde önce kimliğini gizleyerek konaklar, daha sonra da, papaza kim olduğunu söyler. Papazın yardımıyla Çanakkale'ye gider. Cezayirli Hasan Paşa bir süre sonra sadrazam olur. İkonomou, sadrazamın huzuruna çıkarak, ondan, kentin özerk olmasını talep eder. Takvimlerin 1773'ü gösterdiği tarihte, Ayvalık, çıkarılan bir fermanla "muhtar kent" ilân edilir. Özerk Ayvalık, hem sanatta, hem ekonomide, hem mimaride büyük gelişme gösterir. Bu dönemde, zeytinyağı fabrikaları, evler, kiliseler, manastırlar, okullar yapılır. 1803'te de, Ayvalık Akademisi kurulur. Felsefe, filoloji, mantık, fizik, matematik derslerinin verildiği bu akademi dünyada ün kazanır. 1923'teki mübadeleye kadar, Ayvalık'ın birçok bölgesinde hiç Türk yaşamıyordu. Kurtuluş savaşı öncesinde Ayvalık az daha elimizden gidiyordu. Belki de bu yüzden, bu şirin beldemizde en keskin ve kararlı Atatürkçüler yaşıyor.
Ayvalık'ta şöyle bir özdeyişe rastladım: "İnsanlar kâğıt para gibidir. Işığa tutarsınız, Atatürk'ü göremezseniz, sahte olduklarını anlarsınız."