Bu yılın mayıs ayından itibaren Emniyet'i hedef alan bir dizi operasyon gerçekleşti: Emniyet Genel Müdür Yardımcıları Emin Aslan, Mustafa Gülcü, Celal Uzunkaya, Ankara Emniyet Müdürü Orhan Özdemir, Sakarya Emniyet Müdürü Faruk Ünsal, çeşitli suçlamalarla karşı karşıya kaldılar ve görevlerinden alındılar.
Hanefi Avcı olayının patlak vermesiyle birlikte, gözler iddialar yüzünden makamlarını kaybeden Emniyet mensuplarına çevrildi. Avcı, her birinin, "iftiraya uğradığını" belirtiyordu. Kendisi de, polisteki Fethullahçı örgütlenmenin son kurbanıydı.
"Haliç'te Yaşayan Simonlar" kitabından sonra kafalar iyice karıştı. Zira Avcı, Ergenekon soruşturmasıyla birlikte ortaya çıkan birçok olayı, "Fethullahçıların organizasyonu" gibi gösteriyordu. Taraf gazetesinde Alper Görmüş, Avcı'nın Ergenekon'a bakış açısındaki çelişkiyi şöyle anlatıyordu: "Kitabın birinci bölümünde Ergenekon, belki binlerce, belki yüz binlerce insanın katledilmesini bile meşru gören bir yapı olduğu için eleştiriliyor. Avcı'ya göre Ergenekon, devletin rejim için öngördüğü temel ölçütleri yerine getirmeyen/getirmek istemeyen bir siyasi anlayışın iktidar olmasına mani olmak veya iktidar olmuşsa, zorla, antidemokratik yöntemlerle onu devirmeyi savunanların oluşturduğu birliğin adı.
Kitabın cemaat faslında ise, birçok örnekle Ergenekon'un varlığı neredeyse reddediliyor. Birçok hadise, 'cemaat operasyonu' gibi gösteriliyor." (4.10.2010)
Dünkü Taraf gazetesinde Ahmet Altan da aynı konuya temas etmiş: "Bana ilginç gelen, Dink cinayetinde, Danıştay cinayetinde, Avcı'nın derin devleti aklamak için şaşırtıcı bir çabaya girişmesi. Ergenekon'un üstüne gidenler, Fethullahçı damgasını yiyor kitapta. Aslında Ergenekon yok, Fethullahçılar orduyu yıpratmak için Ergenekon'u kullanıyor görüşü sık sık tekrarlanıyor. Ergenekon'u koruyabilmek için ellerindeki tek propaganda malzemesi bu: 'Ergenekon yok; Fethullahçılar var.' Balyoz'u Fethullahçılar yazdı; Dink cinayetini Fethullahçılar abarttı; Danıştay cinayetini Fethullahçılar bir örgüte bağladı; silâhları Fethullahçılar gömdü... Peki neden hep devletin içindeki Ergenekoncular planlarıyla birlikte yakalanıyor da, onlara suç attığı söylenen Fethullahçılar yakalanmıyor?"
Bugün açığa alınan bütün Emniyet mensupları suçsuz olabilir. Hanefi Avcı da, muhtemelen haksız yere itham edilmiştir.
Ama deniliyor ki, "Bütün bu operasyonları yapan Fethullahçılardır. Üstelik Fethullahçılar, ABD, CIA ve Mossad güdümündedir. Önce yavaş yavaş önemli noktalara yerleştiler; artık yeterince güçlendikleri için, kuruma tek başına hâkim olmak maksadıyla, kendilerinden farklı olanları iftiralarla tasfiye etmeye giriştiler."
Gülen cemaati, zaman zaman buna benzer ağır ithamlarla karşı karşıya kaldı. Hatta "kaset" olayı sonrası benzer iddialardan dolayı Gülen hakkında dava dahi açıldı; Gülen beraat etti.
Şu anda olaylar çok diri; çok canlı. Mutlaka, Emniyet içinde bir çekişme ve rekabet mevcut. Ama devleti ele geçiren Fethullahçı örgütlenme fikrine inanmak, ikna olmak o kadar kolay değil.
1999'da Telekulak skandalı patlak verdiğinde, Ankara Emniyet Müdürü Osman Ak ve arkadaşlarının hazırladığı Fethullahçılar listesinde, birinci sırada Recep Gültekin, ikinci sırada Ahmet Pek, 3'üncü sırada Fettah Ünsal, 4'üncü sırada ise Hanefi Avcı'nin ismi vardı. Onlara "Cemaatin copları" ismi veriliyordu. Avcı'nın birkaç sıra altında da, bugün Ergenekon sanığı olan Adil Serdar Saçan'ın ismi bulunmaktaydı. Şimdi devran değişti, 1999'da "Cemaatin copu" diye suçlanan Avcı, artık başkalarını "Fethullahçı" diye suçluyor. Güler misin, ağlar mısın?