Anayasa değişikliği hususunda bir umut belirmişti. Meclis Başkanı Mehmet Ali Şahin'in, partileri davet etmesi ve hem CHP'nin, hem de MHP'nin Uzlaşma Komisyonu'na üye vermeyi kabul etmesi, anayasa değişikliği beklentisi içinde olanları sevindirmişti. Elbette bütün maddeler, 2011 seçimlerine yetişmez. Ama, bazı dikenli konularda Uzlaşma Komisyonu'nda müzakere suretiyle orta yol bulunabilirdi.
Diyelim ki, YÖK meselesi. Herkes, YÖK'ün yapısı değişsin istiyor; yetkileri azaltılsın.
Anayasanın Başlangıç bölümü de, 14'üncü maddesi de sorunlu. Başlangıç bölümü, sadece bir özgürlükler beyannamesi haline getirilebilir. 14'üncü madde, temel hak ve hürriyetlerin kötüye kullanılmamasını öngörüyor. Ama, tanımlar çok muğlak. Devletin, ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozma ya da laik cumhuriyeti ortadan kaldırma faaliyetleri, özgürlüklerin sınırı olarak belirlenmiş. Ama bir bakıyorsunuz, "Sayın Öcalan" denilmesi, ya da özerklik talebi bu kapsamda mütalâa ediliyor. Dönem dönem (meselâ 28 Şubat sürecinde), hatta daha sonra bile, başörtüsüne serbestlik istemek, ya da İmam Hatipleri savunmak, laiklik karşıtı bir davranış olarak görülebiliyor.
Meselâ, dokunulmazlık maddeleri de öteden beri tartışılıyor. Sadece milletvekilliği dokunulmazlığı değil, Kemal Kılıçdaroğlu bir süredir, anayasanın 100'üncü maddesinin koruması altındaki başbakan ve bakanların soruşturulmasının kolaylaştırılmasından, onların da hesap verir hale gelmesinden söz ediyor.
Dediğim gibi, anayasada nereden bakarsanız bakın, üzerinde ciddi bir şekilde tartışılacak sadece 5-10 madde var. Bir Uzlaşma Komisyonu kurulup, müzakere başlatılsa, hiç değilse 2011 seçimlerine kadar mesafe alınır.