Sabah gazetesinde, Nur Batur'un kaleme aldığı "ABD gizli belgelerinde/ İdama doğru" yazı dizisini ilgiyle okuyorum. İdamlar gerçekleşmesin diye, ABD Başkanı Kennedy, Büyükelçi Hare kanalıyla, Dışişleri Bakanı Selim Sarper'e bir mektup gönderiyor. Bu mektup, darbe komitesinin başkanı Cemal Gürsel'e ulaştırılıyor.
Hare, Selim Sarper'in anlattıklarının notunu ABD'ye yollamış. Büyükelçi aynen şöyle diyor: "...Kararların kamuoyunu rahatsız etmekten uzak olduğu anlaşılıyor. En azından Sarper, bu kararların toplumda şiddetli çalkantıya yol açmayacağının açık olduğunu söyledi."
***
Bir adım atabileceğiniz zaman,
"Ne fayda eder?" diye tereddüt etmeyin. Gördüğünüz gibi, bazen o tek adım, bir hayat kurtarabilir. Yassıada Mahkemesi'nin kararından sonra halk sokaklara dökülseydi, Polatkan, Zorlu ve Menderes'i kurtarabilirdi. Ama Türkiye'de,
"koyunların" sessizliği vardı. Sürüyü gütmeyi başaranlar, tepkilerin dışa vurmasını da önlemişlerdi. Herkes, acısını yüreğine akıtmış, gözyaşlarını kalbine gömmüştü. Menderes ve arkadaşları için ağıtlar yakıldı, dualar edildi. Kırat'ın üzerinde adeta Menderes efsaneleştirildi. Oysa herkesin 15 Eylül 1961'de, idam kararları verildiğinde sokağa çıkması yeterliydi. Sokağa çıkıp
"darbeye hayır, idama hayır" diye haykırması.
Bir adımdan, bir oydan ne çıkar diye düşünmeyin. Bazen bir adım, bir oy çok şey ifade edebilir.