Küçük bir beden, çoğu kez büyük bir ruha yataklık edermiş. Ufak balıklar daha lezzetli olurmuş. Ateşe küçük odunlar atılırsa alevler artarmış, büyük odunlar alevi söndürebilirmiş. Her küçük şey mutlaka bir işe yararmış. Sağanak dediğimiz, küçük damlalardan ibaretmiş. Ufacık bir yağmur, kocaman bir toz bulutunu yok edebilirmiş. Muazzam bir aydınlık, küçük bir delikten görünebilirmiş. Küçük bir saman çöpü, rüzgârın yönünü gösterebilirmiş. Büyük bir geminin batmasına, küçük bir delik yetermiş. Çok veren malından, az veren canından verirmiş. Yükte hafif olmak, pahada ağır olmaya engel değilmiş. Deve büyükmüş ama ot yermiş, şahin küçükmüş ama et yermiş. İnsan, küçük bir adama iyiliği dokunduğu zaman, cömertliği öğrenebilirmiş. Büyük makineleri küçük çarklar çalıştırırmış. Büyük adamın büyüklüğü devam ediyorsa bunun sebebi, onun küçük adamlara gösterdiği özenmiş. Bazen büyük bir aşkı başlatan, küçük bir gülümsemeymiş. Ulu bir çınarın veremediği kokuyu, küçük bir yasemin verebilirmiş. Büyük paralara alınan hediyelerin sağlamadığı mutluluğu, küçük bir bakış sağlayabilirmiş. Küçük sevinçleri bilmeyenler, büyük keyifler yaşayamazmış. Öyleyse 'küçük' deyip geçmeden önce, ne kadar 'büyük' sonuçlara varabileceğini düşünelim. Küçük bir damlayı, bir gülümsemeyi, noktayı, virgülü, bir ağacın dibinde biten gülü, bir susam tanesini, sevgilinin sesini hafife almayalım. Küçük dediklerimizin aslında ne kadar büyük olabileceklerini, onların yok olmasını beklemeden fark edelim. Çünkü yanımızdayken değerini bilmediğimizi, bildiğimizde bulamayabiliriz.